Uzun süre, iklim krizi tartışmasına yorgun, soluk erkek sesleri hakim oldu. Ama bugün, gerçek değişim için mücadele veren, birçok insanın iyiliği için tecrübesini ortaya koyan ve bize gelecek nesil için umut veren lider kadınların sesi daha güçlü ve yüksek çıkıyor.
“İklim değişikliği feminist bir çözüme sahip insan yapımı bir sorundur” – Mary Robinson, İrlanda Eski Başkanı
İklim değişikliğinin bir kadın sorunu olduğunu söylemek cinsiyetçi değildir. Birleşmiş Milletler tarafından yapılan araştırma, iklim krizi nedeniyle yerinden edilen insanların yüzde 80’inin kadın olduğunu gösteriyor. Veriler ayrıca kadınların çalıştığı işler nedeniyle çevreyle daha çok ilişkide olduklarını ortaya koyuyor. Birçok kültürde birincil bakım verenler ve yiyecek ve yakıt sağlayıcılar olarak geçim kaynakları en çok risk altında olan kadınlar.. Dahası, iklim değişikliği ile cinsiyet temelli şiddet arasındaki ilişki her geçen artan kanıtlarla belgeleniyor.
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’nin de belirttiği gibi, uzun süreli kuraklık dönemleri, kadınların su toplamak için daha uzun yolculuk yapmaları gerektiği anlamına geliyor ve bu da onları yolda cinsel saldırılara karşı daha savunmasız hale getiriyor. Evde, verimsiz hasat, daha düşük kazanç ve gıda güvensizliğinin stresi, erkeklerin “aileyi geçindiren” olarak geleneksel rolü üzerinde baskı oluşturuyor ve genellikle alkol suistimaline ve şiddete yol açıyor. Bazı durumlarda, kadınlar seks işçiliğine zorlanıyor ve aileler, iklim değişikliğinin doğrudan bir sonucu olan gıda kıtlığından çaresizlikten kızlarını evlendiriyor.
Uçurumun kenarındayız. Kuma çizilmiş bir çizgi değil, gün geçtikçe daha da genişleyen bir yarık. İklim krizi, tehlikeli bir şekilde aşmaya yakın olduğumuz, aşıldığıda çevrenin geri dönülmez bir şekilde zarar göreceği ve toplum üzerindeki ardışık etkilerin varoluşsal hale geleceği birçok kritik eşikle tanımlanıyor. Bu geri dönüşü olmayan bir nokta.
Bu size dramatik geliyorsa, aslında öyle olduğu için. İklim krizi artık yarına dair bir sorun değil, şimdi ele alınması gerekiyor. Climate Targets Panel’in yeni raporuna göre, Avustralya’nın küresel ısınmayı 2°C ile sınırlandırmaya yardımcı olmak için 2030’dan önce sera gazı emisyonlarını en az yarı yarıya azaltması gerekiyor; ve aslında ısınmayı 1.5°C’ye düşüreceğinden yüzde 74 azalma daha iyi olacak. İklim aktivistleri yıllardır “Hayatta Kalmak İçin 1.5” mantrasını tekrar ediyorlar. Bu varsayımsal bir durum değil, ölüm kalım meselesi..
İklim krizinin büyüklüğü insanı eylemsiz bir hale gelebilir, ancak eylemsizlik bir seçenek değil. 22 Nisan Dünya Günü vesilesiyle, Marie Claire gerçek değişim için mücadele veren, birçok insanın iyiliği için tecrübesini ortaya koyan ve bize gelecek nesil için umut veren liderleri mercek altına aldı.
Dr Katharine Wilkinson, uzun süredir ayrıcalıklı beyaz erkeklerin sesini tercih eden geleneksel iklim liderliğinin kadınları hayal kırıklığına uğrattığını söylüyor. İklim krizinin etkisiyle karşı karşıya kalan kadınlar, bir çözüm için çalışıyorlar. Wilkinson, “All We Can Save” kitabında, gezegenimizi iyileştirmek için insan gücünü ortaya koyan kadınlar ve kız çocuklarının araştırmalar yaptığını, çözümler ürettiğini, kampanyalar başlattığını, politika oluşturduğunu ve toplu eylem için harekete geçtiğini söylüyor. “Araştırmalar, kadınların iklim değişikliği konusunda erkeklerden daha fazla bilimsel bilgi aktardıklarını ve bu bilgiye göre hareket ettiklerini gösteriyor. Ne yazık ki, kadınlar çevre örgütlerinin liderliğinde yeterince temsil edilmiyorlar ve yetersiz finansman alıyorlar ve emekleri takdir görmüyor.” diyor 2030 yılına kadar feminist iklim liderlerinin ABD’de yönetiminde çoğunluğu elinde tutması için kampanya yürüten Wilkinson. “Kadın milletvekilleri çevre yasalarını daha güçlü bir şekilde savunuyor ve parlamentolarda kadınlar daha fazla temsil edildikçe, çevre anlaşmalarını onaylama olasılıkları daha yüksek.”
Avustralya’da bağımsız milletvekili Zali Steggall, emisyonları azaltmak için bilime dayalı bir yaklaşıma liderlik ediyor. Şubat 2020’de, Paris İklim Anlaşması uyarınca 2050’ye kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için bir kanun teklifi yaptı. Teklif, diğer bağımsız milletvekilleri (onlar da kadın )Rebekah Sharkie ve Helen Haines tarafından insanları ve toplulukları yükselen sıfır karbon ekonomisinin merkezine yerleştirdiği için desteklendi.
Benzer şekilde, Natalie Isaacs, kâr amacı gütmeyen 1 Million Women’ı kurduğu 2009 yılından beri halkın gücünü savunuyor. Ve “halk gücü” dediğimizde, “kadın gücü” nü kastediyoruz. “1 milyon kadının, bir milyon kadının bir yılda hayatlarındaki bir ton kirliliği azaltmasını sağlamasını teklif etmesiyle başladı” diyor, 62 yaşındaki Isaacs. Elektrik tüketimini yüzde 20 oranında azalttığında ve kadınların sahip olduğu gücü anladığında ilk aydınlanmasını yaşamış. “Tüketiciler olarak kadınlar, hane halkı için kararların yüzde 75 ila 85’ini veriyor. Kadınların iklim değişikliğini ele alma ve gelecek nesilleri koruma konusunda daha tutkulu olduğu biliniyor ve masaya empati, şefkat ve karar verme becerileri getiriyoruz.”
Isaacs’ın artık gezegeni kurtarmak için harekete geçen 970 binden fazla üyesi var. Elektrik tüketimini azaltmaktan plastik ambalajlardan kaçınmaya ve bankalarının fosil yakıtlara yatırım yapmamasını sağlamaya kadar, küçük adımlar binlerce ile çarpıldığında dev sıçramalara dönüşüyor. Isaacs, “Kadınlar iklim eylemlerini yaşıyor, ancak gezegenimizi kurtarmada herkesin oynaması gereken bir rol var: Bireyler, şirketler, topluluklar ve hükümetler,” diyor. “Yaptığınız her şeyle ne kadar güçlü olduğunuzu asla küçümsemeyin.”
Allay Pascoe’nin Marie Claire için kaleme aldığı yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.