Dijital şiddetin pandemi sürecinde hızla arttığına dikkati çeken psikolog Cemre Öztoprak, toplumsal cinsiyete dayalı bir şiddet türü olduğunu ve cezasızlık politikalarıyla sürdüğünü belirtiyor.
Koronavirüs pandemisi döneminde internet ve sosyal medya kullanımındaki artışla birlikte kadına yönelik dijital şiddet suçlarında artış yaşandı. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın son verilerine göre dijital şiddete maruz kalan kadınların oranı erkeklere göre 27 kat daha fazla. Avrupa Parlamentosu FEMM Komitesi’nin araştırmasında, her 10 kadından birinin 15 yaşından itibaren siber tacize uğradığı kaydedildi.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) yaptığı araştırmalar ise kadınların yüzde 73’ünün sosyal ağlarda tanımadıkları kimselerden taciz mesajları aldığını gösteriyor.
Dijital platformlarda kadınlara yönelik dijital şiddet olgusu, literatürde “siber taciz, siber şiddet, siber zorbalık, siber cinsiyetçilik” gibi farklı terimlerle adlandırılsa da kadınlar, şiddetin toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılıktan kaynaklandığını vurgulayarak “toplumsal cinsiyete dayalı dijital şiddet” tanımlaması yapıyor.
Psikolog Cemre Öztoprak, dijital şiddetin, herhangi birini teknolojik araçlar üzerinden kısıtlamak, rahatsız etmek veya aşağılamak üzere gerçekleştirilen tüm ifade ve davranışları içerdiğini belirterek, çeşitlerini şu şekilde aktardı: “Bazı kalıplar var, ‘Anlık fotoğraf/konum at’, ‘Gece çevrimiçi olmuşsun’, ‘Neden o kişiyi ekledin?’ gibi kalıplar. Bunlar hepimiz için tanıdık. Bu gibi söylemler özellikle flört ilişkilerinde sık karşılaştığımız dijital şiddet biçimleri. Sosyal medya hesaplarının kontrolü, şifrelerin verilmesi, fotoğraf/video için zorlama, kişiden habersiz telefonuna/bilgisayarına takip cihazları eklemek, devamlı mesaj atıp hızlı yanıt beklemek gibi tutumların hepsi bu şiddetin görünür kılındığı yerlere işaret ediyor.”
Öztoprak’ın aktardığına göre, dokuz farklı dijital şiddet biçimi mevcut: Nefret söylemi, kimliğe bürünme, mobbing, catfishing, gözetim (surveillance), kötü amaçlı dağıtım, taciz, doxxing (kişi hakkında özel bilgileri araştırmak) ve bombing (karşı tarafın davranışlarını yönlendirme)” ifadelerini kullandı.
Sağlık sorunlarına neden oluyor
Öztoprak, 18 yaş altı çocukların ve kadınların dijital şiddete uğradıklarında etkilenme düzeyinin birbirinden farklı olduğunu belirterek, “18 yaş altı çocuklarda gözlemlediğim: Yeme ve uyku bozuklukları, odaklanma güçlüğü, okula devamda isteksizlik, erteleme davranışında artış, içe kapanma, kendini suçlama, obsesif davranışlar/söylemler ve intihar düşüncesi. Kadınlarda ise, yüksek düzeyde kaygı, endişe ve korku, güvensizlik, yalnızlaşma, değersizlik hissinde artış, odaklanma güçlüğü, isteksizlik, yeme/uyku bozuklukları, içe kapanma, derin bir ‘iç kötülük’ duygusu, kendini suçlama, utanç ve intihar girişimi görülüyor” ifadelerini kullandı.
Cezasızlık politikaları
Dijital şiddetin, toplumsal cinsiyete dayalı bir şiddet türü olduğunu vurgulayan Öztoprak, “Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin yeni yayılma alanı çevrimiçi mecralar oldu. İktidarın şiddet faillerine karşı uyguladığı cezasızlık politikalarını sürdürmesi, bu gerçeği göz ardı ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan şiddetle mücadele için adımlar uygulansaydı, şiddetin çevrimiçi ortama yayılım hızının düşeceği ve kontrol edilebilir bir düzeyde tutulabileceği aşikardı” diye konuştu.
Kaynak: Özgür Manşet