Kadın hakları savunucuları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının yürürlüğe girdiği 1 Temmuz’da açıkladığı, ‘Kadına Karşı Şiddetle Mücadele İçin Ulusal Eylem Planı’nda açıklanan hedeflerin “güven vermediğini” kaydetti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının yürürlüğe girdiği Perşembe günü, kadına karşı şiddetle mücadele için yeni bir ulusal eylem planı açıkladı.
2021-2025 yıllarını kapsayacak eylem planının 5 ana hedefi bulunuyor:
- Şiddetle mücadele mevzuatının gözden geçirilmesi ve etkin uygulanması;
- Kamu personeline eğitim verilmesi;
- Koruyucu ve önleyici hizmetlerin etkili kullanılması;
- Toplumsal farkındalığın arttırılması;
- Verilerin toplanarak analiz edilmesi
BBC Türkçe’den Berza Şimşek’e konuşan kadın hakları savunucuları, eylem planında açıklanan maddelerin feshedilen İstanbul Sözleşmesi’nde zaten bulunduğunu, ancak uygulanmadığını söyledi, Erdoğan’ın açıklamalarının “güven vermediğini” kaydetti.
Hedef 1: “Mevzuat değişikliği ‘kadının beyanı esastır’ ilkesini tartışmaya açabilir”
Havle Kadın Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Rümeysa Çamdereli, mevzuatın gözden geçirilmesi hedefi ile ‘Kadının beyanı esastır’ ilkesinin tartışmaya açılabileceğini ve bu nedenle hedefi “ürkütücü” bulduğunu söylüyor:
“6284 sayılı kanuna yönelik eleştiriler, ‘Kadının beyanı esastır’ ilkesine dayanan uzaklaştırma kararlarına dairdi. Bu açıklama, bu eleştirilerin dikkate alınması ihtimalini çağrıştırdı bana açıkçası. Böylesi bir mevzuat değişikliği iması bana ürkütücü geliyor.”
Bu madde ile kadınlara yönelik şiddetin engellenmesi konusunda olumlu adımların hedeflenmek istenmiş olabileceğine ilişkin sorumuzu Çamdereli, “Genelde olumlu şeyler söyleyip, olumsuz uygulamalarla karşılaşıyoruz bir süredir. Aynı şey insan hakları eylem planında da olmuştu” şeklinde yanıtladı.
Hedef 2: “Eğitim toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda olmalı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eylem planında açıkladığı ikinci hedef, kamu personeline eğitim verilmesi.
Kadın hakları koruyucuları kamu personelinin eğitilmesi gerektiği konusunda hemfikir, ancak eğitimin içeriğinin toplumsal cinsiyet eşitliği olması gerektiğini söylüyor ve eğitimin de yeterli olmadığını vurguluyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, “Eğitim verilsin tabii ki, kamu kurumlarında personellere kadınların 6284 sayılı kanundaki hakları konusunda eğitim verilsin. Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimini bütün kamu çalışanlarına verin, ilk okullardan itibaren milli eğitim müfredatına koyun. Ama şu anda kadınlar hayatta kalmaya çalışıyorsa sadece eğitimle kurtulamayız, önleme tedbirlerini, kovuşturma süreçlerini etkili bir şekilde uygulayacaksınız” diyor.
Hedef 3: “Sorun bireyselleştirilmeye çalışılıyor”
Erdoğan, “koruyucu ve önleyici hizmetlerin etkili kullanılması” başlığındaki üçüncü hedef kapsamında belirlenen stratejiler arasında, vaka bazlı özel müdahale programlarının hayata geçirilmesini ve şiddet faillerine ya da uygulama ihtimali taşıyanlara yönelik önleyici müdahalede bulunulmasını saydı.
Kav, bu söylemin kadın cinayetlerini toplumsal, siyasi bir sorun olmaktan çıkarıp bireysele indirgeme tehlikesi taşıdığını söylüyor:
“(Eylem planına) ilk bakışta, şiddet sanki bireysel bir sorunmuş gibi bir hava seziyorum. Öfke kontrolü eğitimi, alkol madde bağımlılığı rehabilitasyonundan bahsediliyor. Bireyselleştiriliyor. Bizim ise bütün meselemiz şu, kadına yönelik şiddet politiktir, toplumsal bir sorundur, kamu kurumlarının görevlendirilmesini gerektirir.”
Hedef 4: “Verilerin şeffaf paylaşılacağı şüpheli”
Erdoğan son başlıkta ise verilerin toplanmasını ve analiz edilmesini sıraladı.
Çamdereli, verilerin toplanmasının çok değerli olduğunu söylüyor ancak nasıl kullanılacağı konusunda şüpheli:
“Kadına yönelik şiddet meselesini bir ihlâl olarak görerek, bir politik mesele olarak görerek veri toplamakla, bunu ülkeyi temize çıkarmak üzerine toplamak arasında fark var. Uzun yıllardır ne kadına yönelik şiddet verileri, ne erken yaşta evliliklere ilişkin veriler paylaşılıyor. O yüzden de böyle verilerin toplanması birincisi perspektif eksikliği potansiyelini taşıyor, ikincisi de şeffaf paylaşılıp paylaşılmayacağını bilmiyoruz.”