Taliban tehdidi nedeniyle 4 yıl önce ailesiyle Afganistan’ı terk edip Türkiye’ye kaçan Sahar, ülkesinde yaşadıklarını, göç yollarını ve Türkiye’deki hayatlarını anlatıyor: “Dışarı çıkmaya korkuyorum. Bizi hiç düşünmüyorlar. ‘Suçlu sizsiniz’ diyorlar. Benim bir suçum yok.”
1979’daki Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesi ardından başlayan savaştan Suriye krizine kadarki dönemde Afganistan, dünyada en fazla mülteci veren ülke konumundaydı.
Savaş, iç çekişme, şiddet ve yoksulluk gibi kötü koşullardan canını kurtarmaya çalışan milyonlarca Afgan’a ev sahipliği yapan ülkelerin başında Pakistan ve İran geliyor. 2006-2007’den itibaren Türkiye de Afganistan’dan göç alan ülkeler arasında.
Taliban tehdidi nedeniyle 4 yıl önce ailesiyle ülkesini terk eden Sahar (güvenlik nedeniyle ismi değiştirilmiştir) geride annesini, babasını, akrabalarını bırakmış bir kadın.
3 çocuk annesi olan Sahar, topraklarında yaşadığı Taliban korkusunu anlatırken, en büyük endişesi de çocukları. Sahar ülkesinde yaşadıklarını, göç yollarını ve Türkiye’deki hayatlarını Evrensel’den Elif Ekin Saltık’a anlattı.
Eşinin Afganistan’da istihbaratta çalıştığını söyleyen Sahar, “Ama yaşamak Afganistan’da çok zor oldu” diyerek devam ediyor: “Kayınpederim de istihbaratta çalışıyordu. Ona bomba vermek istemişler birini öldürmesi için. Kayınpederim yapmadı bunu. Arabasına bomba koyup öldürdüler. Ondan sonra kocama ‘Sen bu işimizi yaparsın’ dediler. Kocam ‘Yapmayacağım’ dedi. ‘Seni de baban gibi öldüreceğiz o zaman. Bir kız kardeşin var, onu kaçıracağız. Anneni biliyoruz, hanımını biliyoruz’ diyerek tehdit ettiler. Ondan sonra biz mecburen kaçak olarak yola düştük.”
Bu tehditler sonrası göç yoluna düşen ve Afganistan’dan İran’a yürüyerek gelen Sahar ve ailesi, göç yolunda da büyük zorluklar yaşamış. Kalp hastası olan küçük kızının o zaman 4 buçuk yaşında olduğunu söyleyen Sahar, “Yolda aç kaldım çocuğumla beraber. Ayaklarımız şişmiş, yaralanmıştı. Ayakkabılarımız yoktu. Aç, susuz kaldık. Çocuklar taş üstünde yatıyordu. Hiç kimse kimseye yardım etmiyordu. Hatta ben Türkiye’ye girdiğim zaman açlıktan bayıldım. Kaçakçılar az bir yemek ve su veriyordu ne karnın doysun ne de ayaktan düşesin diye. Sadece yürüyebilelim, hareket edebilelim, hayatta kalacağımız kadar yemek veriyorlardı. Her aileye 1 su veriyorlardı, sudan büyükler içmiyordu, çocuklarımız vardı, çocuklar içiyordu. Kocam akşamları hiç yatmıyordu. Bizi odaya götürüyordu, akşamları bizi yoldan çıkarıyorlardı. Köpekler vardı yolda. Çocukların cenazeleri vardı. O kadar kötü yerlerden geldik ki… İran’dan da Türkiye’ye geldik. ‘Burası Van’ dediler bize. Çok küçük bir oda vardı biz 400 kişi küçük karanlık bir odada kaldık sınırdan geçtikten sonra. Bir su vardı, tüm kıyafetlerimiz ıslandı, çocuklar ıslandı. Görümcemin saçları döküldü sonra…”
Göç yolunda şahit olduklarını ise şu sözlerle anlattı Sahar: “Eşim ve bir erkek akrabamız daha vardı yanımızda. Eğer onlar olmasaydı yanımızda kaçakçılar beni ve görümcemi vermeyecekti ailemize. Kendimi ve görümcemi kurtardık, onlar bizi ellemeden. Sınırı geçip Van’a geldikten sonra Ankara’ya gittik, sonra bizi Trabzon’a verdiler, 2 yıl Trabzon’da kaldık. Trabzon’da hiç iş yoktu. Kocamın amcası vardı Yalova’da. Dedik Yalova’ya gideceğiz ama olmadı. Sınır açıldı ya bir ara yolları açtılar göçmenler gitsin diye, biz oraya gitmek istiyorduk ama kızımda kalp rahatsızlığı vardı. Orada gaz attılar, ondan sonra çocuğum çok fena oldu. Sonra da bizi getirdiler. Geçici kimlik verdiler. 2 yıldır buradayız.”
“Bizi hiç düşünmüyorlar. “Suçlu sizsiniz” diyorlar. Benim bir suçum yok, korkuyorum”
Türkiye’de insanlardan genellikle kötü muamele gördüklerini anlatan Sahar, evden dışarı bile çıkmaya korktuğunu anlatıyor:
“Türkler var komşularımız. Çok iyi davranıyorlar, bazısı çok kötü davranıyor. “Siz kendi memleketinize gidin, neden buraya geldiniz?” diyorlar. Onlar bizim memleketimizin durumunu bilmiyorlar. Bilmiyorlar ki biz ne kadar kötü durumda geldik buraya. Korkuyorum Türkiye’de de. Bugün bir şey olduğu zaman bana kimlik soruyorlar, beni gönderirler diye korkuyorum. Çok kişiyi gönderdiler Afganistan’a. Beni gönderirlerse benim çocuklarım ne olacak? Dışarı çıkmaya korkuyorum. Bizi hiç düşünmüyorlar. “Suçlu sizsiniz” diyorlar. Benim bir suçum yok. Ya bize Türkiye vatandaşlığı verilsin bütün haklardan yararlanalım ya da bizi Avrupa ülkelerine göndersinler çocuklarımızın hayatı kurtulsun. Şu anda çocuklarımı okula gönderiyorum büyük kızım ikinci sınıfa gidiyor ama ben çalışamıyorum mesela. Savaş bittiği zaman Afganistan’a da rahatlıkla gidip gelmek istiyorum, çünkü benim ailem var orada annem, babam, görümcem, akrabalarım, ailem var.”
2 hasta çocuğuna bakan Sahar, eşinin ve görümcesinin düşük ücretlere günlerce çalıştıklarını söylüyor:
“Kocamla bir görümcem var çalışıyor. Eşim çay ocağında çalışıyor ama o da kalp hastası. 2 tane hasta çocuğum var, onlara bakıyorum ben. Bir kızımı her ay 15 gün Bursa’ya tedaviye götürüyorum. Ayrıca biz bir yere çalışmaya gittiğimizde çalışma iznimiz yok. Kaçak çalışmak durumunda kalıyoruz, çok az bir para veriyorlar. Hem benim kocam hem bütün yabancılar için böyle yapıyorlar. Günlerce çalıştırıp 100, 200 lira verip sonra diyorlar ki “Alın bunu gidin biz istemiyoruz.” Bunun hesabını sorduğunda da “Nereye gitmek istersen git” diye söylüyorlar ama biz bir yere gidemiyoruz, polise gidemiyoruz, çünkü biliyorlar ki çalışma iznimiz yok. Çalışmazsak ne yiyeceğiz ne içeceğiz hasta çocuklarımızın ilaçlarını nereden alacağız, mecburen gidiyoruz çalışıyoruz ama çok az paraya çalışıyoruz.”
Kaynak: Evrensel, BBC Türkçe