Afganistan eski Kadından Sorumlu Bakan Yardımcısı Hosna Jalil ile ülkedeki son gelişmeler hakkında konuştuk. ABD savaşından önce Taliban’ın sadece birkaç yıl ülkeyi yönetebildiğini hatırlatan Samar, Afgan halkının tarihin akışını değiştirebileceğine dair umutlu olduğunu söylüyor:
Taliban’ın siyah beyaz bayrağını, onca değeri, umudu ve hayali barındıran renklerimizle yeniden değiştirdiğimiz günleri göreceğim. Çok zor, her şeyimizi kaybettik. Çaresiziz ama umutsuz değiliz. Umut orada. Farklı bir yarın için umut var.”
Hosna Jalil.
Onunki, aşırı derecede ataerkil bir toplum olan Afganistan’da adım adım yükselen bir kadının hikayesi. 1992’de Kabil’de doğdu, Taliban’ın kontrolünde ve eğitim hakkına sahip olmadığı küçük bir güneydoğu şehri olan Gazni’de büyüdü.
Babasının, toplum içindeki konumu sayesinde, kız çocuklarının bir medrese ya da dini okula gidebilmelerini sağladığı için şanslıydı. Uluslararası kuruluşlar tarafından farklı girişimler kurulmadan önce eğitim için tek seçeneği buydu.
Fizik okudu ve Afganistan Amerikan Üniversitesi’nde işletme eğitimi aldı. İçişleri Bakanlığı’nda Politika ve Strateji Bakan Yardımcısı olarak görev yaptı ve ayrıca Afganistan Maden ve Petrol Bakanlığı’nda Politika ve Araştırma Direktörlüğü yaptı. Jalil, savaşın yirmi yıla yakın devam ettiği bir ülkede, kolluk kuvvetlerinden sorumlu bakanlıkta bu kadar üst düzey bir konuma yükselen ilk kadındı.
O şimdi ABD’de. Afganistan’ın geleceğine dair umutları var ama şu anda çaresiz hissettiğini de gizlemiyor: “Çok zor, her şeyimizi kaybettik. Çaresiziz ama umutsuz değiliz. Ama umut orada. Farklı bir yarın için umut var.”
SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu olarak kendisiyle konuşma, deneyimlerini ve sesini duyma fırsatı bulduk.
“Taliban şu anda gördüğümüzden daha acımasız”
Çocukluğunun bir kısmını Taliban yönetimi altında geçirdiği için, şu anda gördüğümüz şekliyle Taliban’ın değişebileceğine dair algının yanlış olduğunun defalarca altını çizen Jalil, nedenlerini şöyle sıralıyor:
“Birincisi, Taliban iyi davranmaya çalışabilir, yine de her şeyi berbat edecekler. Taliban bazı büyük şehirlerde, yani insanların medyaya erişiminin olduğu ve dünyanın diğer bölgeleriyle bağlantı kurabildiği bölgelerde iyi davranmaya çalışabilir. Bunun iki sebebi var: Uluslararası toplumun mali yardımına ihtiyacı var ve aynı zamanda bir devlet olarak uluslararası tanınma peşinde. Diğer sebep ise, tüm ülkedeki kaosu bir anda yönetemeyecek olmaları. Sadece ortalığın sakinleşmesini bekliyorlar ve adım adım farklı alanları hedef alacaklar.”
Özellikle hedef alarak öldürmeler ve suikastler söz konusu olduğunda, Taliban’ın şu anda gördüğümüzden daha acımasız olduğunu belirten Jalil, şimdilik ‘uyarlanmış’ bir davranış sergilediklerini düşünüyor:
“Davranışlarını kategorize ettiler, ülkenin farklı yerlerine göre uyarlanmış bir bir davranış modeli benimsiyorlar. Şu anda, ülkenin, özellikle kadınların medyaya erişiminin olmadığı bir yerine gidersek, durum 2001’den önce yaşamakta olduğumuz Taliban rejimiyle tamamen aynı. Eğitime erişim yok, sağlık hizmetlerine sınırlı erişim var, adalete erişim eşit koşullarda değil. Kadın gıda güvenliği sıkıntısı çekiyor. İstihdamda yoklar. Yani demokratik bir cumhuriyet yönetimi için başardığımızı iddia ettiğimiz her şeyi neredeyse tamamen kaybettik. Ve ülkenin medyaya erişimi olmayan bazı bölgelerinde, kadınların Taliban altında yaşayacakları fazla bir şey yok. Burkaya geri döndüler. En azından benim memleketimde ve daha birçok ilde burkaya geri dönüldü.”
“Barış sürecine katılan kadınlar sağlam müzakerecilerdi”
Kadın, barış ve güvenlik çerçevesinde uzmanlaştığı için ABD’nin Afganistan’da ani geri çekilişine ilişkin daha farklı neler yapılabileceği konusunda ses getirecek fikirleri var.
Barış görüşmelerine katılan kadın müzakereci sayısının az olmasına rağmen sesini en çok yükseltenlerin yine onlar olduğunu belirten Jalil, barış sürecinde kadın temsiliyetinin az oluşunun mevcut sonuçta bir rol oynadığını düşünmüyor:
“Hükümet tarafında, masanın etrafında sadece kadın haklarını savunmayan, sesini herkesten daha çok yükselten lider kadın figürlerimiz vardı. Azınlık haklarını, çocuk haklarını, insan haklarını, ülkenin kalkınmasını savundular. Bu aslında nitelik meselesi. Sayı olarak daha fazla kadın görmeyi çok isterdim ama sahip olduğumuz üyelerin niteliği ve sesleri o masadaki birçok erkekten çok daha güçlüydü. Son zamanlarda, Doha’daki barış sürecine çok fazla dahil olan uluslararası müttefiklerimizden biri bana Taliban’ın kadınları etkilemeye çalıştığını ve erkekleri pek umursamadığını söyledi. Elbette kadınları daha sağlam müzakereciler olarak gördükleri için.”
Ülkenin çöküşünün kadınların barış süreçlerinde daha az temsil edilmesiyle ilişkilendirilemeyeceğini çünkü Taliban’ın ideolojisini değiştirmesinin beklenti dahilinde olmadığını söylüyor.
“Taliban’ı ve ideolojisini değiştiremeyiz. Pakistan dahil komşu devletleri, savaşçılarını, mali destekçilerini, onları bir araya getirenin bu olduğuna ikna etmeye çalışıyorlar. Bu onların ağırlık merkezidir. Birden bire, Taliban’ın yönetimi ele geçirdiğinde ideolojilerini değiştirmesini bekliyoruz. Tabii ki bu olmayacak. Dolayısıyla gücü Taliban devralacaksa kadınlara daha fazla yer vermelerini, temel haklarına saygı göstermelerini beklemek hiç de mantıklı değil.”
“Afgan hükümetinin barış müzakerecileri, Taliban’la konuşmakta bile zorlandılar. Taliban onlarla konuşmaya hazır değil. Taliban onlarla masanın etrafında konuşmayı bile düşünmüyor. Bu konuda hiçbir zaman ciddi olmadılar.”
“ABD anlaşmaya varmak için acele etti”
Jalil’e göre, ABD ile Taliban arasındaki anlaşma bugün gelinen noktanın farklı olmasında rol oynayabilirdi ve anlaşma çok erken kapatıldı:
Taliban ile ABD hükümeti arasındaki anlaşmanın iki ayağı var: İlki, Afganistan’ın teröristler için güvenli bir sığınak olarak kullanılmamasını ve tabii ki ABD’nin ulusal çıkarlarını tehdit etmemesini sağlamak. Ve Taliban’ın onlara tekrar saldırmayacağından emin olmak. Ancak Afganistan’ın teröristler için güvenli bir sığınak olarak kullanılmamasını sağlayacak mekanizma nedir? Bunu sağlayacak en önemli faktörlerden biri daha kapsayıcı bir hükümete sahip olmaktır. Afganistan’ın birbirinden çok farklı iki dünyası var. Kuzey ve güney. Muhafazakar ve modern olanlar. Yeniden terör eylemlerinin önünü açan iç savaşı tekrar yaşamamak için Pakistan’a büyük ölçüde bel bağlamayan daha bağımsız bir devletimiz olduğundan emin olmamız gerekiyor. Ama şu anda böyle bir şey elimizde yok. Dolayısıyla siyasi olarak kendi kendini yönetebilen bir devletimiz olduğundan emin olmamız gerekiyordu. Ancak ABD bu anlaşmayı yapmak için acele etti.”
“ABD ve Avrupa ülkeleri kadın hakları konusundaki tutumlarını değiştirdi”
Jalil, ABD’nin ve diğer Avrupa ülkelerinin Afganistan konusundaki tutumunun yıllar içinde, özellikle kadın hakları konusunda büyük ölçüde değiştiğini söylüyor:
“Uluslarını ve tüm bu ülkelerin vergi mükelleflerini Afganistan’da insan haklarının ve kadın haklarının ihlal edilmediğinden emin olmaları gerektiğine ikna etmeye çalıştılar. Çoğu, bir şekilde Afganistan’daki varlıklarını bu şekilde haklı çıkardı. Elbette bunun pek çok başka yönü vardı ama kadın hakları ve insan hakları bekledikleri en önemli sonuçlardan biriydi. Ama sonra birdenbire sanki kadın hakları ve insan hakları için orada değillermiş gibi açıklamalarını değiştirdiler.”
“Sonuçta Afgan hükümetine yardım etmediklerini veya daha kapsayıcı bir hükümet kurmayı düşünmediklerini söyleyemem. Taliban’a yer açabileceğimiz daha kapsayıcı bir hükümetin kurulması için çalıştılar. Ama hükümet açısından eksikliklerimiz vardı. 20 yıldır savaştığımız bir gruba yer vermek herkes için çok zordu. Evet yönetmek zordur, milleti ve güvenlik güçlerini ikna etmek zordur.”
“Uluslararası toplum Taliban’ı tanımamalı”
Jalil için uluslararası devletlerin yapması gereken, Taliban’ı daha kapsayıcı bir hükümete sahip olmaya zorlamaları ve mevcut yasaları değiştirmemelerini sağlamak:
Taliban rejiminin uluslararası alanda tanınmasını istemiyorum. Böyle bir devletimiz olacaksa, bu tüm dünya için bir utanç olur. Ya Taliban’ı daha kapsayıcı bir hükümete sahip olmaya zorladıklarından, insan haklarını, kadın haklarını, çocuk haklarını ya da azınlıklar açısından tüm temel değerleri ortadan kaldıracak şekilde haklar veya eşit vatandaşlık yaklaşımını değiştirmediklerinden ve emirlik yasalarını geri getirmediklerinden emin olmalılar. Bu yüzden uluslararası toplumun Taliban’ı tanımasını istemiyorum çünkü sonrasında daha ağır sonuçları olacak.
Jalil, Taliban’ın uluslararası alanda tanınmasını istemese de, sahadaki insani yardımın çok önemli olduğunu düşünüyor:
“Bu çok acil bir ihtiyaç. Temelde feminist örgütlere vereceğim tavsiye ya da dünyanın herhangi bir ülkesindeki herhangi bir vatandaşa da olabilir, tek bir ses bile önemlidir ve damlaya damlaya göl olur.”
“Cesurca ifade edeyim. Dünyada birçok farklı devletimiz var. Bu devletler, insan haklarını, kadın haklarını veya çocuk haklarını kendileri için meşruiyet aracı olarak kullanıyorlar. Niyetleri bu değil. Samimi değiller. Evet siyaset kirli bir oyun ama kendi değerleri var. O değerlere saygı duyarsak değerlerle siyaset de yapabiliriz. İnsan hakları ya da kadın hakları konusunda toplumdan baskı görmeyen devletlere pek rastlayamazsınız. Kimin umurunda? Bu bir kaynak savaşı ve bir güç savaşı. Bu pakette insan hakları ve kadın haklarına pek yer yok. Sadece savaşı meşrulaştırıyor, güç için rekabeti meşrulaştırıyorlar. Tüm feminist örgütlere ve tüm vatandaşlara öncelikle tek bir sesin bile önemli olduğunu söylemek isterim. İkincisi, ne olursa olsun, nerede olurlarsa olsunlar hükümetlerine baskı yapmaları gerekiyor. Hükümetleri bir rol oynayabilir ve hükümetlerinin politikalarını ve uygulamalarını değiştirerek kendi hükümetleri içinde bir rol oynayabilirler.”
Jalil, Afganistan’da medyanın korunması gerektiğini de vurguluyor:
“Afganistan’daki kadınları korumak istiyorsak medyayı korumamız gerekiyor. Medya kadınların gücü haline geldi. Kadınları daha ileriye taşıyan barışçıl bir direnişten söz ediyoruz. Afganistan’daki kadınları korumak istiyorsak medyayı korumamız gerekiyor. Taliban’ın medyayı yasakladığı, Afganistan’ın dünyanın geri kalanıyla bağlantısını kestiği en kötü senaryoda bile, bir kez daha Taliban rejimi altındaki Afgan kadınların unutulmasına izin vermemeliyiz.”
“Türkiye Taliban’ı anayasanın İslami değerlerle çelişmediğine ikna edebilir”
Türkiye’deki hükümetin ‘İslami şapkası’ olduğu için, Türkiye’nin Afganistan’daki kaosu yatıştırmak ve kadın haklarını korumak için çok önemli bir rol oynayabileceğine dair büyük umutları var Jalil’in:
“Taliban’ın Türkiye ile tartışmaya açık olacağına inanıyorum. Bir karşılaştırma yaparsak, Çin’e nazaran Türkiye’yle masaya oturmaya daha açık olurlar. Şu anda Türkiye’nin rolü, Taliban’ın daha kapsayıcı bir hükümet oluşturmasını sağlamak, ülkenin dini azınlıklar, etnik azınlıklar, diğer tüm aşiretler gibi farklı gruplara yer vermesini sağlamaktır. Ancak asıl endişe, kadınların katılımı ve kadın haklarıdır. Türkiye Taliban ile görüşmelerinde bu gündemleri zorlayabilir. Aynı zamanda yasaların korunması için de baskı yapabilirler. Kadın haklarını koruyan, insan haklarını koruyan, azınlıkları koruyan yasalar için bunu yapmalılar. İnsan haklarını korumak için yasaların değiştirilmediğinden emin olmamız gerekir. Türkiye bu konuda önemli bir rol oynayabilir. Türkiye’nin İslami bir şapkası var, bu hem toplumun hem de Taliban’ın ortaklaştığı bir şey. Taliban bazı yasaların Batı’dan ithal edildiğini iddia edebilir. İslami değerlere aykırı hiçbir kanunumuz yok. Türkiye onları Afganistan’daki anayasanın İslami değerlerle çelişmediğine ikna edebilir.”
“Fakat Taliban başka bir rejime geçerse, o zaman Türkiye hükümetinin onları tanımamasını tavsiye ederim, çünkü o zaman daha sonra uluslararası toplumun Afganistan’la ilişki kurabilmesini sağlayacak baskı gücünü kaybederiz. Daha önce Afganistan’a girilmesi için tüm ülkelerden kolayca onay alınmasının bir nedeni meşru bir devlet olmamasıydı.”
Türkiye’deki kadın aktivistlere de Afgan kadınlarıyla dayanışma içinde olmak ve haklarını korumak için neler yapabilecekleri konusunda bir mesajı var:
“Kadın aktivistler de önemli bir rol oynayabilir. Değerlerini hükümetleri aracılığıyla savunabilirler. Bundan faydalananlar yine Afganistan’ın kadınları olacak. Afgan hükümetine dolaylı bir destek, ama çok güçlü ve stratejik. Böylece hükümetlerinin Afganistan siyasetiyle ilişki içinde olmalarını ve kadın haklarının Türkiye’nin hükümetinin anlaşma bileşenlerinde önemli bir nokta olarak kalmasını sağlayabilirler. Türkiye’deki kadın hakları aktivistlerinin, Taliban ile görüşmelerde kadın haklarının eşit değerde olduğundan emin olmaları gerekiyor.”
Diasporada Afgan bir kadın olmak: “Çaresiziz ama umutsuz değiliz”
Jalil, Afganistan’ın geleceği ve inandığı şey için savaşmaya nasıl devam edeceğini şu sözlerle anlatıyor:
“Afganistan bizim için sadece bir toprak parçası değil. Bizim için sadece bir ülke değil. Başımızı dik tutarak gururlu ve onurlu bir şekilde yaşıyoruz. Bu bizim kimliğimiz. Kendimizi ‘Afgan’ kelimesiyle tanımladığımız şey buydu. Gurur duyuyorduk. Şahsen benim için gelecek planı bu olurdu. Bu dünyada yapabileceğim son şey çünkü o zaman kimliğimden vazgeçmiş olurum. Ama günün sonunda bu oyunu bu yer ve zamanda kaybettik. Ama oyunun sadece bir raundunu kaybettik. Oyun henüz bitmedi. Beni umutlandıran şey, 2001 öncesine baktığımızda, Taliban’ın ülkeyi sadece birkaç yıl yönetebilmiş olması. İşler yine değişti. Kendime, ülkenin kaderini değiştirebileceğimizi tekrar hatırlatmam gerekiyor. Bu gerçekleştiğinde, genç olabilirim, yaşlı olabilirim, saçlarım beyazlamış olabilir ya da çocuklarım ve gelecek nesiller bu değişimi getirebilir. Kimliğimizden vazgeçme seçeneğimiz yok.”
“Bunun için savaşmaya devam edeceğiz, kimliğimiz için savaşmaya devam edeceğiz, Değişimi getireceğimiz gün için savaşmaya devam edeceğiz ve pes etmeyeceğiz. Bu zaman alabilir, çok sabır ve çok fazla tutku gerektirebilir. Bu nesiller alabilir ama biz bunu gerçekleştireceğiz. Bu biz değiliz. Taliban’ın siyah beyaz bayrağını, onca değeri, umudu ve hayali barındıran renklerimizle yeniden değiştirdiğimizde yaşıyor olacağım. Ve bayrağımız göklerde uçacak. Çok zor, her şeyimizi kaybettik. Çaresiziz ama umutsuz değiliz. Umut orada. Farklı bir yarın için umut var.”