İsveç’in yeni sağ hükümeti, bir önceki sosyal demokrat hükümetin 2014’te getirdiği ‘feminist dış politika’ yaklaşımını devre dışı bıraktığını açıkladı.

The Guardian gazetesinin haberine göre, İsveç’te Muhafazakar Parti (M), Liberal Parti (L) ve Hristiyan Demokrat Partisi’nin kurduğu ve 17 Ekim’de Parlamento’dan güvenoyu alan sağ koalisyon hükümeti bundan sonraki süreçte “feminist dış politika” yürütmeyecek.
İsveç’in yeni başbakanı Ulf Kristersson’un yeni kabineyi açıklamasının ardından göreve başlayan Dışişleri Bakanı Tobias Billström haber ajansı TT’ye verdiği röportajda, feminist dış politika kavramının Orta Doğu başta olmak üzere birçok ülkede “diplomatik soğuma” yarattığına dikkat çekerek bu ifadeyi bundan böyle kullanmayacaklarını duyurdu:
“Cinsiyet eşitliği İsveç’in ve hükümetin temel değerlerinden biri. Ama bundan sonra bu ifadeyi kullanmayacağız.”
Açıklamanın ardından bakanlığın internet sitesinde yer alan konuya ilişkin çeşitli yazılar da kaldırılmaya başlandı.
Feminist dış politika nedir?
2014 yılında sosyal demokrat hükümetin dışişleri bakanı Margot Wallström ülkenin dış politikasını feminist bir dış politika yaklaşımıyla yöneteceklerini açıklamıştı.
Liberal feminist bakış açısına dayanan İsveç feminist dış politikası dört ilkeye odaklanıyordu: Kız çocukları ve kadınların hakları, cinsiyet eşitliği çalışmalarına kaynak ayrılması, tüm cinsiyetlerin eşit temsiliyeti ve feminist dış politikanının üzerine kurulduğu araştırma ve olgular.
İsveç feminist bir dış politika yaklaşımıyla başka ülkelere de ilham verdi. Kanada, 2017 yılında feminist kalkınma politikasını ilan etti. İsveç bu alanda çeşitli girişimlere ve ittifaklara, Birleşik Krallık’taki Kadınların Eşitliği Partisi dahil kimi siyasi partilere ve Alman Yeşil Parti milletvekillerine de cesaret verdi. Almanya’nın yeni dış işleri bakanı Annalena Baerbock geçen yıl bu görevi üstlenirken “feminist bir dış politika” izleyeceğini vurguladı.
İsveç hükümeti, “Kadın, Barış ve Güvenlik” konusunu gündemine alarak kadınların barış ve devlet inşası süreçlerine katılımını ve etkisini artırma, çatışma ve şiddetin yapısal kök nedenlerine karşı koymaya yolunda adımlar atsa da, feminist dış politikanın gereklerini yerine getiremediği konusunda eleştirilere de maruz kaldı. İsveç’in çatışmalı bölgelere ve Suudi Arabistan gibi, kadınların en temel insan haklarını bile reddeden ülkelere ve Tayland gibi, yoğun çatışma riskinin apaçık olduğu kırılgan ve istikrarsız devletlere de silah satmaya devam etmesi bu eleştirilerin başında geliyordu.
Okuma önerisi: Feminist Bir Dış Politika Mümkün mü?