Son yıllarda dünya genelinde kadın liderlerin sayısındaki artış duraksamaya girerken, 2023’te bir dizi önde gelen kadın liderin yerini erkeklere bırakmak üzere görevden ayrılması akıllara şu soruyu getiriyor: “Avrupa’da siyasette kadın temsili geriye mi sarıyor?”

Jonathan Yerushalmy / Guardian
Geçtiğimiz günlerde Avustralya’da bir konuşma yapan Barack Obama, demokraside on yılı aşkın bir süredir devam eden erozyonu nasıl tersine çevrilebileceğine ve dünyanın sürdürülebilirlik ve barış hedeflerine nasıl ulaşabileceğine ilişkin fikrini açıkladı.
“Dünya üzerindeki her ülkenin sadece iki yıllığına kadınlar tarafından yönetildiği bir deney yapabilseydik… dünyanın daha iyi bir yöne gideceğinden eminim.”
Obama’yla mülakat yapan eski Avustralya Dışişleri Bakanı Julie Bishop ise kadın liderlerin sadece altı aya ihtiyaç duyacağını söyledi. Ancak veriler, küresel liderlikte cinsiyet eşitliği gibi çok daha mütevazı bir hedefin bile hala uzak olduğunu gösteriyor.
BM’nin 193 üye ülkesinin üçte birinden daha azı kadın liderler tarafından yönetildi ve son yirmi yılda küresel siyasetin zirvesindeki kadınların sayısında oransal olarak büyük bir artış yaşansa da, sayısal olarak inanılmaz derecede düşük kalmaya devam ediyor.
2022’de 17 olan kadın lider sayısı bu yıl 12’ye düştü. BM Kadın Birimi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, bu gidişle en üst düzey pozisyonlarda toplumsal cinsiyet eşitliğine 130 yıl daha ulaşılamayacak.
Son yıllarda dünya genelinde kadın liderlerin sayısındaki artış durakladı ve 2023’te bir dizi önde gelen kadın lider yerini erkeklere bırakmak üzere görevden ayrıldı.
Yeni Zelanda’da Jacinda Ardern Ocak ayında yeterli enerjisinin kalmadığını ifade ederek başbakanlık görevini bıraktı. Moldova’da Natalia Gavrilita Şubat ayında “Rus saldırganlığının” neden olduğu bir dizi krizi gerekçe göstererek başbakanlıktan istifa etti.
BM üyesi bir ülkenin lideri olmadığı için yukarıdaki verilerde temsil edilmeyen Nicola Sturgeon, İskoçya’nın ilk kadın bakanı olarak sekiz yılı aşkın bir süre görev yaptıktan sonra Şubat ayında “aklının ve kalbinin” bırakmak için doğru zaman olduğunu söylediğini belirterek görevi bıraktı.
Ardından Sanna Marin Finlandiya’da çok çekişmeli geçen seçimleri kaybederek dünyanın en genç başbakanı unvanına veda etmek durumunda kaldı.
Bu liderlerin hepsi çok farklı nedenlerle makamlarını terk etse de, La Trobe Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler alanında öğretim görevlisi olan Dr. Federica Caso, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nedeniyle dünya genelinde artan militarizasyonun dünyadaki tüm kadın liderler için belirsizlik anlamına gelebileceği konusunda uyarıyor.
“Sanna Marin Finlandiya’nın NATO’ya girmesi için bastırdı… Ancak genel olarak seçmenler erkekleri savunma ve güvenlik konusunda daha güvenilir görme eğiliminde” diyor.
Pew Research’ün 2018 yılında yaptığı bir anket de bunu kısmen doğruluyor. ABD seçmenlerinin çoğunluğu erkek ve kadın siyasi liderler arasında bir fark olmadığını söylese de, kadınların eğitim ve sağlık hizmetlerinde daha etkili olduğunu, erkeklerinse ulusal güvenlik ve savunma gibi alanlarda daha iyi iş çıkardığı düşünüyor.
Caso ayrıca kadınların özellikle medyada, nasıl davranmaları gerektiğine dair basmakalıp fikirlerle de karşı karşıya kaldıklarını söylüyor.
Ardern, Yeni Zelanda siyasetinde eşi benzeri görülmemiş kişisel saldırılarla karşı karşıya kaldı. Polis, 2022 yılında başbakana yönelik tehditlerin üç yıl içinde neredeyse üç kat arttığını bildirdi. Ardern istifa açıklamasında, güvenliğine yönelik tehditlerin istifa kararının temelini oluşturmadığını, ancak “bir etkisi olduğunu” söyledi.
Marin, özel yaşamı ve davranışlarıyla ilgili çoğu zaman cinsiyetçi bir müdahaleye maruz kaldı; belki de en akılda kalanı, arkadaşlarıyla içki içip dans ettiğini gösteren bir videonun ortaya çıkmasının ardından resmi bir soruşturmayla karşı karşıya kalmasıydı.
Caso, medyada yer alan cinsiyetçi haberlerin kadın liderlerin seçim kampanyaları için bağış toplama potansiyelleri üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini söylüyor.
“Politikalarınızdan ziyade cinsiyetiniz nedeniyle sürekli sorgulandığınızda akıntıya karşı yüzmeye devam etmek zordur.”
Aile yükümlülükleri ve bakım sorumluluklarının yarattığı eşitsiz baskılar da kadın liderlerin görev sürelerinin bu kadar kısa olmasının potansiyel bir nedeni olarak gösteriliyor.
Caso, “Genelleme yapmak istemiyoruz ama siyasetin zirvesinde bile bakım işlerinin yükü genellikle kadınlara düşüyor” diyor.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.
Çeviri: Eda Doğançay
Kaynak: Guardian