Close Menu
  • Eşitlik
  • Barış ve Güvenlik
  • Siyaset
  • Adalet
  • Emek
  • Kültür-Sanat
  • Ekoloji
  • Bülten Üyeliği
  • Podcast
  • english
Facebook X (Twitter) Instagram YouTube TikTok Telegram
Hakkımızda
SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu
Facebook X (Twitter) Instagram YouTube TikTok Telegram
  • Eşitlik

    8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun

    8 Mart 2025

    Yasaklamalara Rağmen Kadınlar Bizi Feminist Gece Yürüyüşü’ne Çağırıyor

    8 Mart 2025

    Çin’de Feminist Komedi: “Her Story” ve Kadınların Mücadelesi

    5 Ocak 2025

    Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarsız Bütçe

    9 Aralık 2024

    Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Hareketinde Erkeklerin Rolü

    25 Kasım 2024
  • Barış ve Güvenlik

    Barış Savunucusu Jimmy Carter Hayatını Kaybetti

    30 Aralık 2024

    Nimet Nimettir!

    24 Aralık 2024

    Rahibeler, Mızıkçı Kabadayılar, Kayyımlar

    23 Aralık 2024

    Barış ve Huzur İçinde Yaşamak İstiyoruz!

    23 Aralık 2024

    Kadınlar Tepkili: Hayatlarımıza, Haklarımıza, Hayallerimize Kayyım Atayamayacaksınız!

    10 Kasım 2024
  • Siyaset

    Yerel Demokrasi İçin İş Birliği Çağrısı

    12 Ocak 2025

    Bakanlık: Kreşleri Kapatın CHP: Hodri Meydan; Gelin Kapatın

    26 Kasım 2024

    CHP Kadın Çalıştayı: Çare Eşitlikte

    25 Kasım 2024

    Trump ve Adamları

    18 Kasım 2024

    Kadınlar Tepkili: Hayatlarımıza, Haklarımıza, Hayallerimize Kayyım Atayamayacaksınız!

    10 Kasım 2024
  • Adalet

    Pınar Selek:Feminizm Olmadan Faşizmi Aşamayız

    3 Şubat 2025

    AİHM’den Fransa’ya Kınama: Seks Evlilik Yükümlülüğü Değildir

    27 Ocak 2025

    Gisèle Pelicot: Kimin Utanması Gerektiğini Dünyaya Gösteren Kadın

    24 Aralık 2024

    Narin Cinayeti Araştırma Önergesi İktidar Partileri Tarafından Reddedildi

    4 Ekim 2024

    2024 Hrant Dink Ödülleri Kadın Hakları Mücadelesine

    23 Eylül 2024
  • Emek

    Türkiye: Çalışan Kadınlar İçin En Kötü Ülke

    24 Nisan 2025

    DİSK:Greve Çıkalım. Hayatı durduralım.

    9 Mart 2025

    Yasaklamalara Rağmen Kadınlar Bizi Feminist Gece Yürüyüşü’ne Çağırıyor

    8 Mart 2025

    Polonez İşçileri Kazandı:Birleşen İşçiler Asla Yenilmez

    7 Ocak 2025

    Bedeni Hür Kadın Öğretmenler

    20 Ekim 2024
  • Kültür-Sanat

    Dünyaca Ünlü Kemancı Ayla Erduran’ın Ardından

    12 Ocak 2025

    Çin’de Feminist Komedi: “Her Story” ve Kadınların Mücadelesi

    5 Ocak 2025

    Viyana Filarmoni İlk Kez Bir Kadının Bestesine Yer Verdi

    5 Ocak 2025

    Demet Değil Mehmet Olsaydım İşim Daha Kolay Olacaktı

    9 Aralık 2024

    Oya Baydar: Hak Mücadelesiyle Geçen Bir Hayat

    2 Aralık 2024
  • Ekoloji
  • Podcast
  • English
Hakkımızda
SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu

Medya Kıskacında Gazze Kuşatması: Manipülasyon ve Yalan Haber | #YükseltSESini Podcast | 20.10.2023 |

20 Ekim 2023 Podcast
Facebook Twitter WhatsApp Email
Gazze Kuşatması: Manipülasyon ve Yalan Haber
#YükseltSESiniPodcast 36. Bölüm: Medya Kıskacında Gazze Kuşatması: Manipülasyon ve Yalan Haber

İsrail – Filistin savaşı – ya da başka bir deyişle Gazze Kuşatması, doğru bilginin mumla arandığı medya kıskacında nasıl hikayeleşiyor?
Sosyal medyada bilgi kirliliği çok yaygın; özellikle savaş ve felaket dönemlerinde yanlış bilgilerin nasıl yayıldığını, kimlerin işine yaradığını ve kendimizi bu sistematik dezenformasyondan nasıl koruyacağımızı konuşuyoruz bu bölümde.

Yükselt SES’ini! Podcast’e konuk olan Teyit.org’un sesinden “şüphe kası” kavramını dinliyoruz; içeriklere şüpheyle yaklaşmak, öğrenilen bir hal.

Akademi ve eğitim alanındaki gelişmelere de yer verdik, ilköğretimde mescit zorunluluğu ve Boğaziçi Üniversitesi’ndeki haremlik-selamlık uygulaması da bu bölümde ele aldığımız konular arasında.

Bölümü YouTube’da dinlemek için:

Yükselt SESini podcast’ten herkese merhaba. Bu bölümde yine, her hafta olduğu gibi, haftanın gündem başlıklarını feminist perspektifle ele alacağız, güncel olaylara SES Eşitlik Adalet Kadın Platformu bakışı ile göz atacağız.

esitlikadaletkadin.org’ta bu hafta yayınladığımız bazı haberlerle birlikte, gündeme dair uzman görüşlerine de yer veriyoruz bugün. Tüm dünyanın gündeminden düşmeyen İsrail Filistin savaşı yine odağımızda, sosyal medyada bilgi kirliliği çok yaygın; özellikle savaş ve felaket dönemlerinde yanlış bilgilerin nasıl yayıldığını ve kendimizi bu sistematik dezenformasyondan nasıl koruyacağımızı da konuşacağız.

Bu hafta ilgimizi çeken diğer haberlerden de kısa kısa kesitlere yer vereceğiz. Fazla vakit kaybetmeden, haftanın kadın gündemini özetlemeye başlayalım.

Ben Duygu İslamoğlu, Yükselt SESini podcast’tesiniz, haftanın kadın gündemi başlamak üzere.

Gazze Kuşatması’na dair EŞİK’in mesajı

Eşitlik İçin Kadın Platformu, geçtiğimiz hafta Twitter’da savaşa karşı bir mesaj yayınladı ve hislerimize tercüman oldu. EŞİK’in yayınladığı mesajı, Asmin’in sesinden dinleyelim:

“Savaşsız, Şiddetsiz Hayat Hakkımızdan Vazgeçmiyoruz!
Biz kadınlar savaşları iyi biliriz. Tepemize atılan bombalardan, başımıza yıkılan evlerimizden, ölümlerden, yoksulluktan, göçlerden, yok edilen doğadan… En çok da savaş silahı olarak kullanılan, tacize, tecavüze uğrayan bedenlerimizden biliriz. Uzak ve yakın coğrafyalardaki tüm savaşlardan, yaşananlardan biliriz…

Bugün, Ortadoğu’daki savaşların ve çatışmaların yeniden alevlendiğini, alevlendirildiğini, dehşet içinde izliyoruz. Bu savaşlara alışmak, bu dehşetle yaşamak istemiyoruz.
Yıllardır Irak’ta, Yemen’de, Suriye’de süre gelen savaş ve silahlı çatışmaların ardından, sadece şu son bir hafta içinde bile Gazze’de, Rojava’da, sivil yerleşimler, hastaneler, yaşam alanları bombalanıyor. İnsanlar ve doğa ölüyor. Gıdaya erişim engelleniyor. Kadınlar ve çocuklar şiddete uğruyor, zorunlu göç koşullarına mecbur bırakılıyor.
Savaşların silah sanayicileri ve destekleyicilerinden oluşan bir avuç kazananı olduğunu ama kaybedenlerin yoksullar, kadınlar ve çocuklar olduğunu hatırlatıyoruz. Savaşlar sırasında doruğa ulaşan erkek egemen şiddetin, “erkini” ve “hiddetini” kadın ve çocuklara artırarak yönelttiğini biliyoruz.

Kadın bedenini ve emeğini ganimet olarak gören ve gösteren her türlü kültürel ve siyasal fikre karşı çıkılmalıdır. Sivillere, kadınlara ve çocuklara karşı şiddetin mazereti yoktur, asla kabul edilemez!

Soyut barış temennileri hatta sadece savaşa karşı olmak yeterli değil. En başta milliyetçilik, ırkçılık, cinsiyetçilik, türcülük olmak üzere toplumu militaristleştiren her türlü politikaya, işgallere, dayatılan tezkerelere ortak ve güçlü bir sesle “Hayır” denmeli; barış isteği ve ihtiyacı daha fazla göz ardı edilmemelidir.
Güvenli yaşam ve herkes için özgürlüğü önceleyen, kalıcı barışın inşası süreçleri de dahil hayatın her alanında kadınların etkin ve eşit katılımını garanti altına alan feminist dış politika istiyoruz.

Savaşa ve Şiddete Hayır, Barış Hemen Şimdi!”

Savaşsız, Şiddetsiz Hayat Hakkımızdan Vazgeçmiyoruz!
Biz kadınlar savaşları iyi biliriz. Tepemize atılan bombalardan, başımıza yıkılan evlerimizden, ölümlerden, yoksulluktan, göçlerden, yok edilen doğadan… En çok da savaş silahı olarak kullanılan, tacize, tecavüze uğrayan… pic.twitter.com/TUULWVKP9t

— Eşitlik İçin Kadın Platformu (@esik_platform) October 12, 2023

Gazze kuşatması, savaş ve dezenformasyon

Geçtiğimiz hafta Washington Post’ta yayınlanan ve Teyit.org’ta da Türkçe olarak paylaşılan “Savaş zamanlarında yanlış bilginin uzun tarihi” başlıklı yazı, bu hafta dikkatimizi çekenler arasındaydı. Cornell Üniversitesi’nden Barry Strauss’un kaleme aldığı yazıda, “Politikacılar konuşurken, özellikle de savaş hakkında konuşurken, yanlış yönlendirmeye hazırlıklı olmalısınız” deniyor, antik çağlardan beri bilgiyi, gerçeği manipüle etmenin en çok da savaş zamanlarında nasıl önemli olduğu anlatılıyor.

Bu hafta platformumuzda yer verdiğimiz haberler arasında, Feminist düşünür Judith Butler’ın da bir yazısı var. “Yasın Pusulası” başlıklı yazıda şahit olduğumuz şiddetin ve karanlığın, bilgi çağında nasıl yoğrulduğu anlatılıyor. Judith Butler diyor ki:

“Sömürgeci şiddetin tarihi hakkında biraz bilgi sahibi olmak ve şimdi bölgede yaşananları bildirmek ve açıklamak – ve önceden yorumlamak – için kullanılan dili, anlatıları ve çerçeveleri incelemek ahlaki pozisyonlarımızı tehdit etmemeli.”

Teyit’ten Manipülasyon ve Dezenformasyona Karşı Öneriler

Politikacıların bizi hangi şekillerde yanıltabileceğini artık iyi kötü biliyoruz. Ana akım medyada bir devlet başkanının çıkıp herhangi bir savaştan söz ettiğini duyduğumuzda, belki biraz daha şüphe ile yaklaşmaya meyilli olabiliyoruz. Ancak sosyal medyada karşımıza çıkan bir bilgiye, habere, her zaman aynı şüphe ile yaklaşmıyoruz.

Türkiye’de kurulmuş ve 2016’dan beri yalan haber ve yanlış bilgilerin yayılması ile mücadele eden, doğrulama faaliyetleri yürüten Teyit.org’u duymuşsunuzdur. Uluslararası doğrulama kuruluşları tarafından da onaylanan Teyit topluluğu, Meta ve TikTok ile doğrulama partneri olarak da çalışıyor ve şu anda, en güvenilir doğrulama platformlarından biri.

Teyit, “şüphe kası” kavramını ortaya atıyor ve bilgi çağında bilgi kirliliğinden korunmak için, şüphe kasımızı güçlendirmemiz ve çalıştırmamız lazım diyor. Bunun için de, karşımıza çıkan bütün haberlere, söylemlere, duygularımızı kaptırmamamız gerek.

Son birkaç yılda gördüğümüz gibi, sosyal medya aynı zamanda propaganda ve dezenformasyon için güçlü bir araç olabiliyor. İşin ilginç yanı, dijital platformlar da bu tür olumsuz kullanımlar konusunda sorumluluk almaktan kaçınıyor.

Bu konuya birazdan daha detaylı değineceğiz ama, önce Teyit’in sesine yer vermek istiyorum. Teyit’in eğitim programları sorumlusu ve TeyitPedia editörü Esra Özgür, sorularımızı yanıtladı, güncel haberleri ve sosyal medya paylaşımlarını tüketirken şüphe kasımızı nasıl çalıştıracağımızı, şöyle anlattı:

“Herkes için ve her zaman geçerli olabilecek basit bir öneri olarak geliştirdik şüphe kası kavramını aslında, teyit sözlük’te kişinin bir bilgiyle karşılaştığında ona hemen inanmayıp kendini frenleyerek bilginin doğruluğuna şüphe ile yaklaşma dürtüsü olarak tanımlıyoruz bu kavramı. Tıpkı vücudumuzdaki diğer kaslar gibi, karşımıza çıkan bilgilerin doğruluğundan şüphelenmek, doğru olup olmadıklarını merak etmek de tekrar ettikçe güçlendiğinden, bunu bir kasa benzetiyoruz. Ama buradaki şüpheyi sonu komplo teorilerine çıkan paranoid şüpheden de ayırıyoruz.

Komplo teorilerinin zemininde yatan paranoid şüphe hiçbir şeyin tesadüf olmadığını, göründüğü gibi olmadığını ve her şeyin birbirine bağlı olduğunu düşünüp kanıtlar aksini gösterse de şüpheyi merkezde ve önde tutuyor, ama aksine şüphe kasında vurguladığımız şüphecilik, diğer adıyla skeptisizm, manipülasyon potansiyelinin farkındalığı ve gerçeği doğru bir şekilde anlama arzusu olarak tanımlanabiliyor. Güncel içeriklere şüphe ile yaklaşmak, şüphe kasımızı kullanmak bizi sosyal medyada daha bilinçli kullanıcılar haline getirebiliyor.”

Esra Özgür, teyit.org

Yalan yanlış haberler, duygularımızı hedef alarak bizi yakalıyor ve hem ruh halimizi, hem de politik duruşumuzu manipüle ediyor. Dezenformasyona maruz kalmanın bizi nasıl etkilediğine dair Teyit’in aktardıklarına yer verelim:

“Olumsuz etkilerine bakmadan önce belki dezenformasyondan kastımızın ne olduğunu açıklayarak başlayabilirim, kasıtlı olarak üretilen yanlış ya da yanıltıcı bilgilerden bahsederken dezenformasyon kavramını kullanıyoruz. Kasıtsız, istemeden oluşan ya da yayılan yanlış bilgiler için ise mizenformasyon kavramı var. Ama kasıtlı olsun ya da olmasın, yanlış bilgilerin yayılması bazı riskler yaratıyor. Çünkü sağlık, politika, eğitim ya da ekonomiyle ilgili aldığımız her kararın altında tükettiğimiz bilgiler var. Yani kararlarımızı bu bilgilerin üzerine inşa ediyoruz. Kendimizi ve etrafımızdakileri etkileyebilecek kararlarımızı bu bilgilere dayanarak alıyoruz.

Örnekler üzerinden yaratılabilecek olumsuz etkileri biraz konuşabiliriz; yanlış bilgiler nefret söylemini yaygınlaştırmak için bir araç haline gelip, mevcut kutuplaşmayı, ayrımcılığı ve damgalamaları besleyerek bazı toplumsal grupları tehlikeye atabilir. Bu tehlike çok gerçekçi ve sadece çevrimiçi dünyada kalmayan, çevrimdışına da taşınan boyutlara taşınabiliyor. Buna mültecilerle ilgili yayılan yanıltıcı bilgilerde çok sık görüyoruz. Ya da bilgi ekosistemi için kriz olarak nitelendirebileceğimiz deprem, yangın, sel gibi doğal afetlerden sonra yaşanan kaosu ve paniği katlayarak büyütebildiğini görüyoruz yanıltıcı bilgilerin. Kovid-19 salgınında gördüğümüz üzere halk sağlığını riske atabilecek nitelikte yanlış bilgilerin yayıldığını da deneyimledik daha önce. Ama daha yapıcı bir yerden özetlemem gerekirse cevabımı, basitçe doğru bilgi doğru karar aldırır diyebilirim.”

Esra Özgür, teyit.org

Peki dezenformasyona karşı ne yapacağız? Teyit topluluğu bunu web sitelerinde ve sosyal medya hesaplarında sık sık anlatıyor, bize aktardıkları ise şöyle:

“İnternetteki yanlış bilgi problemi, çok kapsamlı bir sorun. Yani tek başına bireyleri sorumlu tutabileceğimiz, yapılması gerekenleri sadece kendi omuzlarımıza yükleyebileceğimiz bir mesele değil ama bireysel olarak yapabileceğimiz şeyler de yok değil. İlk önerim, yavaşlamak. Bir paylaşım ile etkileşime geçmeden, onu beğenmeden, paylaşmadan, temelde onu yaygınlaştırmadan önce, yavaşlayıp şüphe kasımızın çalışmasına alan açmak gerekiyor. Bu pratik için kendimize bazı sorular sorabiliriz:

Karşılaştığım bilgiyi okuyunca kendimi nasıl hissettim?
Sinirlendim, gururulandım ya da panikledim mi?

Bu soruyu sormamızın amacı şu, yanıltıcı bilgilerin duygularımıza hitap etmekte çok daha iyi olduğunu biliyoruz. Bu yüzden bir paylaşım yapmadan önce temel motivasyonumuzun öfke, çaresizlik ya da endişe olmadığını bilmek kıymetli.

Bir diğer sorabileceğimiz soru: Bu haberde eksik bir bilgi olabilir mi? Olayın önemli bir parçası dışarıda bırakılmış olabilir mi?

Bu sorular, bağlamından koparılmış ya da çarpıtılmış yanlış bilgileri tespit etmek için işimize yarayabilir.

İçeriği kimin paylaştığına bakmak önemli. Herhangi bir kaynak gösterilmiş mi, bu kaynak güvenilir bir kaynak mı? Bu soruları tekrar etmek önemli. Farklı kaynaklar bu konuda ne söylüyor, buna bakmak kıymetli. Haber tüketiminde çok sesliliği korumaya özen göstermek de vurguladığımız noktalardan.

Bu bilgi kimin işine yarayabilir, kime zarar verebilir? Bu da sorabileceğimiz diğer bir soru. Bu sorular eleştirel dijital okur-yazarlık serüvenimizin başlangıcı olabilir. Eğer bu soruların yanıtları şüphenizi destekliyorsa, şüphelendiğiniz bilgileri Teyit ile paylaşabilirsiniz.”

Esra Özgür, teyit.org

Sosyal medyada dezenformasyon

Sosyal medya platformları, 2010 yılında başlayan Arap Baharı sırasında önemli ve yepyeni bir haberleşme ve haber alma kaynağı olarak öne çıkmıştı. 2013’teki Gezi Parkı protestoları sırasında da bu platformların ne ölçüde etkili olabileceğine hepimiz birebir şahit olmuştuk. Yalan haberler de dolaşıyordu, sonra yalanlanıyordu, doğru kaynağı bulduk mu sıkı sıkı tutunuyorduk ve “kesin bilgi, yayalım” deyişi dilimize iyice yerleşmişti.

Editörümüz bu hafta SES Eşitlik Adalet Kadın Platformu’nda, yazar Kyle Chayka’nın The New Yorker’da yayınlanan yazısının çevirisini yayınladı. Yazıda Chayka, geçen yıllar boyunca sosyal medya platformlarının birer haber alma-yayma platformu olarak nasıl evrildiğini kapsamlı bir şekilde özetliyor.

Örneğin, Twitter’ın Elon Musk’ın sahipliği altında içerik moderasyonunu azalttığı, Meta’nın Facebook’un kullanıcıların ana sayfalarında gördüğü haber makalelerinin sayısını azalttığı ve TikTok’un haber içeriğinden uzaklaştığı belirtiliyor. Ancak daha da endişe verici olanı, bu platformlar artık “algoritmik savaş sisleri” yaratıyorlar; bu sayede gerçekle birlikte, yarı gerçek ve tamamen yanıltıcı bilgiler de bir arada dolaşıyor.

Bu noktada, özellikle etik ve güvenilirliğin sorgulandığı bir dönemde, sosyal medyanın bu evrimi bize ne anlatıyor? Yeni algoritma düzenlemeleri, artık kime veya neye güveneceğimizi nasıl belirler? Teknoloji şirketleri bu durumu düzeltmek için ne tür adımlar atmalı? Ve en önemlisi, bu yeni algoritma dünyasında gerçeği nasıl bulacağız?

Kyle Chayka’nın yazısına göre, sosyal medya platformları sadece kendilerine özgü algoritmalara sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda bu algoritmaların hangi içerikleri öne çıkaracağını, kimlerin sesini duyurabileceğini ve hangi konuların tartışılacağını belirleyebiliyorlar. Bu, demokrasinin temel taşlarından biri olan bilgiye erişimi doğrudan etkiliyor. Çünkü birçok insan için sosyal medya, günlük haber akışının ana kaynağı haline geldi. Ancak bu algoritmaların öznel ve manipülatif olabileceği, hatta bizi yankı odalarının içine hapsedebileceği gerçeğini de unutmamak gerek.

Sosyal Medya ‘Haber Verme’ Sorumluluğundan Nasıl Uzaklaştı?

“Sosyal medya artık doğrulanmış gerçek zamanlı bilgi kaynağı olarak pek kullanılmasa da, kamuoyunu yönlendirmek için bir savaş alanı olmaya devam ediyor. Daha 10 Ekim’de Hamas’ın İsrailli bebeklerin başını kestiğine dair korkunç bir söylenti X’te dolaşmaya başladı. Başkan Biden geçen hafta savaşla ilgili açıklamalar yaparken, bu tür vahşet görüntülerini kendi gözleriyle gördüğünü ima etti. Ancak Yönetim daha sonra Biden’ın yorumlarını geri aldı ve söylentinin çürütüldüğü bildirildi: Bebekler Hamas tarafından öldürülmüştü, ancak kafa kesildiğine dair bir kanıt yoktu.

Perşembe günü, “İsrail Devleti’nin resmi Twitter hesabı” olarak tanımlanan ve söylentiyi destekleyen @Israel adlı X hesabı bebek cesetlerinin görüntülerini yayınladı. Bazı X kullanıcılarına bu paylaşım reklam olarak sunuldu ve hesabın mesajı tanıtmak için ödeme yaptığı öne sürüldü. Bir reklam gerçek haber sayılır mı? Kullanıcıların, platformların rehberliği olmaksızın, neyin doğru olduğuna kendi başlarına karar vermek zorunda bırakılması çok acı ve aynı zamanda absürt. Eğer ortada gerçekten de algoritmayla beslenen bir savaş sisi varsa, teknoloji şirketleri bu sisi ortadan kaldırmak için herhangi bir sorumluluk üstlenmekten kaçınıyor gibi görünüyor.”

Kyle Chayka

Bu hafta üzerinde en çok kafa yorduğumuz konuyu, savaş dönemlerinde dezenformasyonun bizi nasıl olumsuz etkilediğini ve bu bilgi kirliliğine karşı neler yapabileceğimizi konuştuk.

Daha detaylı bilgilere ve haberlere SES Eşitlik Adalet Kadın Platformu üzerinden ulaşabileceğinizi hatırlatalım. Özellikle “İsrail-Hamas Savaşı: Sosyal Medyadaki Yalan Haber Tuzağına Düşmemek İçin Stratejiler” başlıklı yazıda, biraz önce konuştuğumuz tüm bu dezenformasyon curcunasına karşı neler yapabileceğinize dair detaylı öneriler yer alıyor.

Şimdi sırada, haftanın diğer dikkat çeken haber başlıkları var. Yükselt SESini podcast’tesiniz, haftanın kadın gündemi, devam ediyor.

Frankfurt Kitap Fuarı’nda Filistinli Yazar için Yapılacak Ödül Töreni İptal Edildi

Frankfurt Kitap Fuarı Filistinli yazar Adania Shibli’nin ödül törenini iptal etti. 18 Ekim’de Frankfurt’ta kapılarını açacak fuarın organizatörleri, Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e yönelik saldırılarının ardından bir kınama yayımlayarak “İsrail ile tam bir dayanışma” içinde olduklarını bildirdi.

Fuarın programı da Yahudi seslere öncelik verecek şekilde yeniden düzenlendi. Filistinli yazar Adania Shibli’nin ödül töreninin fuar programından çıkarılması fuara ilişkin büyük bir tartışma başlattı.

Shinli’nin Frankfurt Kitap Fuarı’nda, Litprom derneği tarafından verilen edebiyat ödülünü alması bekleniyordu.

Frankfurt Kitap Fuarı’nda Filistinli Yazar için Yapılacak Ödül Töreni İptal Edildi

Boğaziçi’nde haremlik selamlık

Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan baskılar ve akademik özgürlüğe yönelik müdahaleler devam ediyor. Son olarak, kampüsteki kapalı havuz ve fitness salonunda haremlik selamlık uygulaması başlatıldı.

Birgün’den Kayhan Ayhan’ın haberine göre, Boğaziçi Üniversitesi’nde bulunan kapalı havuz ve fitness salonu programına ‘cinsiyet ayrımı’ getirildi. ‘Hisar Kampüs Kapalı Havuz ve Fitness Salonu’yla ilgili ‘saat güncellemesi’ yapıldı. Boğaziçi yönetimi tarafından gönderilen e-postaya göre tesis haftanın belirli gün ve saatlerinde yalnızca kadınlara; diğer günler ve saatler arasında da yalnızca erkeklere hizmet verecek. Tesiste daha önce böyle bir uygulama yoktu.

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinden Cem Say, üniversitenin 100 yıllık tarihinde kimsenin aklına gelmeyen uygulamaların şimdi hayata geçirildiğini belirterek, “Üsküdar ve Eyüpsultan Belediyesi gibi çeşitli belediyelerden idari kadroya geçenler oldu. Bunlar da demek ki böyle alışmışlar ki, bu uygulamaları hayata geçiriyorlar. Boğaziçi’nin 100 yıllık duruşu var ve, başka yerlerde gördüğümüz tuhaflıkları şimdi burada görüyoruz” dedi.

Boğaziçi Üniversitesi Havuzunda ve Fitness Salonu’nda ‘Harem-Selamlık’

Anasınıfı ve ilkokullarda mescit zorunlu oldu

Milli Eğitim Bakanlığı, okul öncesi eğitim ve ilköğretim öğrencilerini kapsayan yönetmelikte köklü değişiklikler yaptı. Buna göre anaokulu ve ilköğretim kurumlarında mescit açılması zorunlu hale getirildi.
CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Deniz Yücel, yönetmelik değişikliğini yürütmeyi durdurma istemiyle Danıştay’a taşıdı: “Kabul etseniz de etmeseniz de laiklik ilkesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin zorunluluğudur, vazgeçilemez” denildi.

ÇEDES projesiyle okullarda imamların derse girmesinin önünü açan Milli Eğitim Bakanlığı, okul öncesi eğitim ve ilköğretim öğrencilerini kapsayan yönetmelikte de köklü değişiklikler yaptı. Buna göre, okullarda teneffüslerden biri en az 20 dakika olacak. Daha önce 45 olan sınıf geçme puanı Türkçe dersi için 70’e, diğer dersler için 50’ye yükseltildi. Tüm bu değişikliklerle birlikte, anaokulu ve ilköğretim kurumlarında mescit açılması da zorunlu hale getirildi.

Anasınıfı ve İlkokullarda Mescit Zorunlu Oldu

Yükselt SESini podcast’te bugünlük haftanın kadın gündemine dair aktaracaklarımız bu kadar. Gündemi esitlikadaletkadin.org web platformumuzda yayınladığımız haberlerle ve sosyal medya hesaplarımız üzerinden takip etmeye devam edeceğiz. Daha güncel haberler için siz de bizi buralarda takip ederseniz, çok seviniriz.

Haftaya yine, umuyoruz ki daha güzel haberlerle buluşmak üzere. Hoşçakalın.

İlgili Makaleler

Türkiye’nin İhtiyaçlar Listesi: Özgür Medya, Adil Yargı | #YükseltSESini Podcast | 17.11.2023 |

17 Kasım 2023

Atatürk’ü ve Laikliği Yeniden Düşünmek: Kadınlar Neden Direniyor? | #YükseltSESini Podcast | 10.11.2023 |

10 Kasım 2023

Sesini Duyamadığımız Savaş ve Algoritmik Ayrımcılık | #YükseltSESini Podcast | 3.11.2023 |

3 Kasım 2023

Cumhuriyet’in 100. Yılına Doğru: Savaşa Karşı Barış Diyenler | #YükseltSESini Podcast | 27.10.2023 |

28 Ekim 2023

Comments are closed.

© 2025 Her Hakkı Saklıdır.
  • Eşitlik

    8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun

    8 Mart 2025

    Yasaklamalara Rağmen Kadınlar Bizi Feminist Gece Yürüyüşü’ne Çağırıyor

    8 Mart 2025

    Çin’de Feminist Komedi: “Her Story” ve Kadınların Mücadelesi

    5 Ocak 2025

    Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarsız Bütçe

    9 Aralık 2024

    Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Hareketinde Erkeklerin Rolü

    25 Kasım 2024
  • Barış ve Güvenlik

    Barış Savunucusu Jimmy Carter Hayatını Kaybetti

    30 Aralık 2024

    Nimet Nimettir!

    24 Aralık 2024

    Rahibeler, Mızıkçı Kabadayılar, Kayyımlar

    23 Aralık 2024

    Barış ve Huzur İçinde Yaşamak İstiyoruz!

    23 Aralık 2024

    Kadınlar Tepkili: Hayatlarımıza, Haklarımıza, Hayallerimize Kayyım Atayamayacaksınız!

    10 Kasım 2024
  • Siyaset

    Yerel Demokrasi İçin İş Birliği Çağrısı

    12 Ocak 2025

    Bakanlık: Kreşleri Kapatın CHP: Hodri Meydan; Gelin Kapatın

    26 Kasım 2024

    CHP Kadın Çalıştayı: Çare Eşitlikte

    25 Kasım 2024

    Trump ve Adamları

    18 Kasım 2024

    Kadınlar Tepkili: Hayatlarımıza, Haklarımıza, Hayallerimize Kayyım Atayamayacaksınız!

    10 Kasım 2024
  • Adalet

    Pınar Selek:Feminizm Olmadan Faşizmi Aşamayız

    3 Şubat 2025

    AİHM’den Fransa’ya Kınama: Seks Evlilik Yükümlülüğü Değildir

    27 Ocak 2025

    Gisèle Pelicot: Kimin Utanması Gerektiğini Dünyaya Gösteren Kadın

    24 Aralık 2024

    Narin Cinayeti Araştırma Önergesi İktidar Partileri Tarafından Reddedildi

    4 Ekim 2024

    2024 Hrant Dink Ödülleri Kadın Hakları Mücadelesine

    23 Eylül 2024
  • Emek

    Türkiye: Çalışan Kadınlar İçin En Kötü Ülke

    24 Nisan 2025

    DİSK:Greve Çıkalım. Hayatı durduralım.

    9 Mart 2025

    Yasaklamalara Rağmen Kadınlar Bizi Feminist Gece Yürüyüşü’ne Çağırıyor

    8 Mart 2025

    Polonez İşçileri Kazandı:Birleşen İşçiler Asla Yenilmez

    7 Ocak 2025

    Bedeni Hür Kadın Öğretmenler

    20 Ekim 2024
  • Kültür-Sanat

    Dünyaca Ünlü Kemancı Ayla Erduran’ın Ardından

    12 Ocak 2025

    Çin’de Feminist Komedi: “Her Story” ve Kadınların Mücadelesi

    5 Ocak 2025

    Viyana Filarmoni İlk Kez Bir Kadının Bestesine Yer Verdi

    5 Ocak 2025

    Demet Değil Mehmet Olsaydım İşim Daha Kolay Olacaktı

    9 Aralık 2024

    Oya Baydar: Hak Mücadelesiyle Geçen Bir Hayat

    2 Aralık 2024
  • Ekoloji
  • Podcast
  • English

Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.