“Liberal feminizm bir süreliğine gözden düşmüş olsa da, arayı kapatmak için çok çaba sarf ediyor gibi görünüyor. Bu durum sadece Barbie ve Stanley bardaklara olan ilgiden ibaret değil; birçok medya kuruluşunun şu sıralar İsrailli kadınların Gazze’de ön saflarda görev alarak “sınırları zorladıkları”na ilişkin söylemlerde (sanki kadınların kadınları öldürmesi bir şekilde feminizmmiş gibi), birçok beyaz feministin Gazze’de yaşanan ve yaklaşık 1 milyon Filistinli kadın ve kız çocuğunu etkileyen insani kriz hakkında hiçbir şey söylememesinde, Super Bowl reklamlarında çok sayıda kadın odaklı ürün olmasına sevinilmesinde (sanki kadınlara daha fazla şey satmak eşitlik için ileriye doğru atılmış bir adımmış gibi) kendini gösteriyor.”

Arwa Mahdawi / Guardian
Ocak ayının sonlarında bir Çarşamba akşamı Hillary Diane Rodham Clinton, çağımızın en büyük adaletsizliklerinden birine duyduğu öfkeyi ifade etmek üzere bilgisayarının başına oturdu.
Clinton, “Greta & Margot, gişe rekoru kırıp ödül alamamanız acı verse de milyonlarca hayranınız sizi seviyor,” diye tweet attı. “İkiniz de Kenough’dan çok daha fazlasısınız. #HillaryBarbie”.
Clinton, elbette, son günlerin “feminist” tartışmasına müdahil oluyordu. Dünya çapında 1.4 milyar dolar hasılat yapan, eleştirmenlerce beğenilen ve rekor kıran Barbie’nin arkasındaki iki kadının, insanların hak ettiklerini düşündükleri kadar çok Oscar’a aday gösterilmemesi meselesi. Greta Gerwig En İyi Yönetmen dalında, Margot Robbie de En İyi Kadın Oyuncu dalında aday gösterilmedi.
Ancak Barbie (sekiz Oscar adaylığı aldı) hakkındaki tüm sözde feminist yaygaranın ortasında, Oscar Ödülleri’nde bir kadın tarih yazdı: Lily Gladstone en iyi kadın oyuncu dalında aday gösterilen ilk Amerikan yerlisi kadın oldu. Yine de bu başarı, başarılı bir beyaz kadına yapılan hakaret olarak algılanarak gölgede bırakıldı.
Zaman yolculuğunun gerçek olmadığını söylüyorlar ama ben o kadar emin değilim. Bir süredir ana akım feminizmin 10 yıl geriye gittiğini hissediyorum. Bu sadece Barbie filmine olan aşırı takıntıyla ilgili değil – kadın sorunları söz konusu olduğunda medyada daha genel bir aptallaşma söz konusu. 2021 ve 2022’de kesişimsel feminizm her yerdeydi ve toplumsal cinsiyetin sınıfsal ve ırkçılık gibi diğer baskı biçimleriyle nasıl kesiştiğine dair incelikli tartışmalar akademik çevrelerden ana akıma taşınmıştı. Against White Feminism kitabının yazarı Rafia Zakaria’nın deyimiyle “feminizme gücünü geri kazandırmak” için büyük bir gayret varmış gibi hissediliyordu. Ancak şimdi, ana akım feminizm etkisini kaybetmiş ve onun yerine ışıltılı bir ruj sürmüş gibi görünüyor. Görünüşe bakılırsa, kadın olarak bir şeyler yapmanın doğası gereği güçlendirici bir eylem olarak görüldüğü bir noktaya geri döndük. Eğer bir kadın bir şey yapmaktan hoşlanıyorsa? O zaman bu feminizmdir, bebeğim.
Açıkça siyasi bir şey söylememeye çok dikkat eden (ve özel jet tutkunu) Taylor Swift’in bir tür feminist ikon olarak çerçevelenmesi bunun bir örneği. Zakaria telefonda bana, “Taylor Swift ya da müziğiyle bir sorunum yok ama beyaz toplumun hala ikonik olanı simgeleyen bu beyaz sarışın bebeğe tutunmasıyla sorunum var” diyor. “Bu tür proto-feminist fikirleri dillendiriyor çünkü bugünlerde bu satıyor. Taylor Swift’in ikonlaştırılmasının arkasında dev bir medya stratejisi var ve feminizm de buna karşı çıkıyor. Taylor Swift ve Barbie gibi fabrikada üretilen feminizm modeli, kimseyi konfor alanından çıkarmayan, plastik, yapay kadınlar. Bu iyi hissettiren bir feminizm. Ve bu nedenle bana göre başarısız bir feminizm.”
Bu feminizmin başarısız olduğunu söylemek anlamına gelmiyor. Zakaria, feminizm hakkındaki basit anlatıları düzeltme ve kesişimsel aktivizmi benimseme konusunda “iştahlı” olarak nitelendirdiği Z kuşağıyla ilgili umutlu. Sadece anlamsız, dikkat dağıtıcı şeylerle boğulmuş durumdayız. Örneğin, son zamanlarda Stanley bardakları hakkında çıkan dedikodulara bakın: Pipetli, 45 dolarlık devasa su şişelerinden söz ediyorum. Sınırlı sayıda üretilen bu şişeler Target’ta satışa çıktığında bir izdiham yaşandı. Yeniden kullanılabilir olmalarına rağmen, çok sayıda insan birden fazla versiyonunu toplamaya ve geniş koleksiyonlarını TikTok’ta göstermeye başladı. İnsanlar derken “kadınları” kastediyorum. Stanley termos ve bardakları büyük ölçüde kadınlara özgü bir fenomen. Sadece kadın değil, agresif bir şekilde kadınsı: “Temiz kız estetiğinin” (makyajsız görünümün bir diğer adı) bir parçası olarak tanımlanıyorlar.
Stanley bardaklar kadınların öncülük ettiği bir trend olduğu için, bazı kadınlar bu bardaklara yönelik her türlü eleştirinin kadın düşmanı olduğuna karar vermiş görünüyor. Bir Twitter gönderisinde “Stanley bardaklar iyidir, ta ki kadınlar onları sevene kadar” yazıyordu. Binlerce beğeni alan bir başka tweet’te ise “Stanley bardakların sadece kadınların ilgisini çektiği için bu kadar tepki gördüğünü tekrar söylememe gerek var mı?” diye soruluyordu. Haber bültenlerinde, bloglarda ve Reddit başlıklarında insanlar, Stanley’in kadınların ilgi alanlarının küçümsendiği ve aşağılandığı bir başka örnek olarak göstermek konusunda pek hevesliydi.
Kadınların ilgi alanlarının genellikle aptalca görüldüğü ve ciddiye alınmadığı elbette doğru. Ama yani, bir bardağa bu kadar takılmak da cidden biraz aptalca değil mi? New Statesman’ın “Stanley bardakları feminist bir mesele değildir” başlıklı yazısında belirttiği gibi, bu termostan kadın düşmanlığı çıkarmak biraz geriye dönüş gibi hissettiriyor. Yazar Sarah Manavis, “2010’larda, liberal feminizmin popülaritesinin zirvesindeyken, şu tür bir dogma her yerde yaygın hale geldi: ‘Eğer bir kadın kendi özgür iradesiyle bir şey yapıyorsa – ve bunu yapmaktan mutluysa – o kadını ya da o davranışı eleştirmek cinsiyetçidir.’ O zamandan bu yana, liberal feminizmin bu versiyonu gözden düştü ve bu açıkça kusurlu güçlendirme vizyonunun, mücadele ettiğini iddia ettiği ataerkil, kapitalist yapıları desteklemekten başka bir işe yaramadığı görüldü.”
Liberal feminizm bir süreliğine gözden düşmüş olsa da, arayı kapatmak için çok çaba sarf ediyor gibi görünüyor. Bu durum sadece Barbie ve Stanley bardaklara olan ilgiden ibaret değil; birçok medya kuruluşunun şu sıralar İsrailli kadınların Gazze’de ön saflarda görev alarak “sınırları zorladıkları”na ilişkin söylemlerde (sanki kadınların kadınları öldürmesi bir şekilde feminizmmiş gibi), birçok beyaz feministin Gazze’de yaşanan ve yaklaşık 1 milyon Filistinli kadın ve kız çocuğunu etkileyen insani kriz hakkında hiçbir şey söylememesinde, Super Bowl reklamlarında çok sayıda kadın odaklı ürün olmasına sevinilmesinde (sanki kadınlara daha fazla şey satmak eşitlik için ileriye doğru atılmış bir adımmış gibi) kendini gösteriyor.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.