Türkiye kadın hareketinin temsilcileri olarak BM Kadının Statüsü Komisyonu (KSK) 68. oturumuna katılan, Kadın Koalisyonu’ndan Selma Acuner ve İlknur Üstün, Kırmızı Biber Derneği’nden Fatma Aytaç, Women’s Major Group’tan Şehnaz Kıymaz Bahçeci, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nden Burcu Uçuran, Avrupa Kadın Lobisi’nden Aslıhan Tekin ve Kadının İnsan Hakları Derneği’nden Berfu Şeker ve Ezel Sönmezocak ile bu yıl oturumun gündem maddeleri, sivil toplum örgütlerinin katılımı ve KSK’nın fonksiyonu ve geleceği üzerine konuştuk.

BM Kadının Statüsü Komisyonu’nun (KSK) Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde 10-22 Mart tarihleri arasında düzenlenen 68. oturumunun bu yılki ana teması, “Yoksulluğun ele alınması, kurumların güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet perspektifiyle finansman sağlanması yoluyla toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşılmasının ve kadınların ve kızların güçlendirilmesinin hızlandırılması” oldu.
Dünya genelinden yaklaşık 6000 kadın, LGBTI+ ve sivil toplum örgütünün katıldığı KSK’nın 68. oturumunda resmi toplantıların yanı sıra çok sayıda sivil toplum kuruluşu etkinliği de yapıldı.
Kadın sivil toplum örgütlerinin yıllar içinde giderek daha az sesinin duyurabildiği KSK’da bu yıl da STK temsilcilerinin toplantıların yapıldığı koridorlarda durması bile engellendi. Feminist aktivistlere ve onlar tarafından düzenlenen etkinliklere hem fiziksel hem de sanal alanda saldırılar artıyor.
Ancak kadın örgütleri bu dışlayıcı pratiklere rağmen KSK’nın çalışma yönteminin değişmesi için çalışmalar yapmaya, taleplerini duyurmaya çalışıyor.
Türkiye’den katılım
Türkiye adına KSK 68. oturumuna katılan ve konuşma yapan CHP milletvekili Aysu Bankoğlu, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemenin önemine vurgu yaptı. “Türkiye’de kadınlar plan değil, program değil, belge değil, somut sonuçlar görmek istiyor.”
New York’ta toplanan BM kadının Statüsü Komisyonu’na katılan kadın hareketi temsilcileri ve CHP milletvekili Bankoğlu, Türkevi’nin kapısı önünde “İstanbul Sözleşmesi bizim” yazılı maske takarak protesto düzenledi.
Bu yıl sivil toplum tarafında ise, Türkiye’den Kırmızı Biber Derneği, Kadın Koalisyonu ve Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nin düzenlediği ortak etkinlikte, Türkiye sivil toplumu, küresel kadın hareketinden temsilciler, akademi dünyasından isimler bir araya geldi.
Türkiye kadın hareketinin temsilcileri olarak KSK 68. oturumuna katılan, Kadın Koalisyonu‘ndan Selma Acuner ve İlknur Üstün, Kırmızı Biber Derneği‘nden Fatma Aytaç, Women’s Major Group‘tan Şehnaz Kıymaz Bahçeci, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği‘nden Burcu Uçuran, Avrupa Kadın Lobisi‘nden Aslıhan Tekin ve Kadının İnsan Hakları Derneği‘nden Berfu Şeker ve Ezel Sönmezocak ile bu yıl oturumun gündemindeki meseleleri, STK katılımını ve KSK’nın fonksiyonu ve geleceği üzerine konuştuk.
BM Kadının Statüsü Komisyonu’nda bu yıl ülkelerin politikaları nasıldı? Ne gibi önemli kararlar alındı?
Aslıhan Tekin: Bu yılki BM Kadının Statüsü Komisyonu’nun 68. oturumu, “Yoksulluğun ele alınması, kurumların güçlendirilmesi, toplumsal cinsiyet perspektifiyle finansman sağlanması yoluyla toplumsal cinsiyet eşitliği hedefine ulaşılmasının ve kadınların ve kız çocuklarının güçlendirilmesinin hızlandırılması” ana temasını işledi. Yaklaşık 6000 kadın, LGBTİ+’lar ve sivil toplum örgütü bu oturuma katılarak, resmi toplantıların yanı sıra bir dizi paralel etkinlik düzenledi.
Katılımcılar, ekonomik katılımı aşan politikaların benimsenmesini talep ediyorlar. Feministler, kız çocukları, kadınlar ve cinsiyet çeşitliliğine sahip bireylerin ekonomik hayata dahil edilmesinin ötesine geçilmesi gerektiğini savundular. Ana akım yaklaşımların ötesinde, yoksulluk, çevre ve iklim politikalarını eşitlikçi ve adil sistemlere dönüştürmek için feminist perspektifin gerekliliğini vurguladılar.
Dini ve siyasi açıdan daha muhafazakar ülkelerin yaklaşımı karşısında zor siyasi dengelerle mücadele etmek zorunda bırakıldığımız bir KSK daha yaşadık.
KSK’ya katılan aktivistler, Türkiye’nin de içinde olduğu muhafazakar bloğun toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı dahil olmak üzere birçok ilerlemeci kavrama direnç oluşturmasından endişe duydular. Kadın örgütleri, gerçekleştirdikleri etkinliklerde, kadınların haklarına yönelik alanın daralmasından, LGBTİ+’ların hedef gösterilmesinden ve aile politikaları başlığında farklı kadınlık hallerinin dışarda bırakılmasından rahatsızlıklarını dile getirdiler.
KSK’da kadın sivil toplum örgütlerinin yıllar içinde giderek daha az sesinin duyurabildiğini biliyoruz. Bu yılda bu trend devam etti mi? Sivil toplum örgütlerinin katılımı ve etkisi nasıldı? Bu sene STK katılımı yine engellendi mi?
Selma Acuner: KSK, toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi ve kadınların güçlenmesi amacıyla kurulmuş başlıca hükümetlerarası küresel kuruluştur. EKOSOK’un işlevsel bir komisyonudur. Küresel kadın hareketinin de her sene buluştuğu ve kadın hakları konusunda uluslararası siyasi gündemin oluşmasına zemin sağlayan bir platformdur. Bu sene 6000’e yakın STK temsilcisinin katıldığı KSK 68’inci oturumunda STK’lar çok sayıda paralel etkinlik gerçekleştirdi.
Diplomatlar, delegeler, siyasi temsilciler, bürokratlar, uzmanlar ve bakanlar tarafından temsil edilen üye ülkeler her sene Mart ayında New York’ta bulunan BM Genel Merkezi’nde toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleyecek somut politikalar üretmek amacıyla bir araya gelirler. İki hafta süren müzakereler sırasında resmi delegasyonlar yan etkinlikler[1] de gerçekleştirirler. Bu etkinliklere uzmanlar ve çeşitli kuruluşlar da katılım sağlar ve bu sayede sivil toplum kuruluşları ülke temsilcilerine yönelik lobi faaliyetleri yürütürler. Yıllık oturumun sonucunda bütün ülkelerin uzlaşmasıyla “uzlaşılmış sonuçlar belgesi/metni”[2] ortaya çıkar.
Kadın örgütleri temsilcileri 2000’li yıllara kadar, müzakerelerinin yapıldığı salonlara dinleyici olarak girebilir ve resmi delegasyonlarla birebir iletişim kurabilirken, sonraki yıllarda bu uygulama sert bir şekilde sonlandırıldı. Oturum başkanlarının, ‘İçeride STK üyesi varsa dışarı çıksın’ diyerek oturum durdurması birçok kere kaygıyla şahit olduğumuz durumlardır.
Bu yıl da STK temsilcilerinin toplantıların yapıldığı koridorlarda durması bile engellenmiştir.
Kadın örgütleri bu dışlayıcı yaklaşımlara karşın, KSK’nın çalışma yönteminin değişmesi için çalışmalar yapmış, yapmaya da devam ediyor.
Komisyonun çalışma yöntemine ilişkin Türkiye’den uzman kadınların da yer aldığı küresel kadın hareketi öneriler hazırlayarak sunmaya devam etmektedir. Son yıllarda KSK’nın yapısının yenilenmesi üzerine çalışmalar hızlandı, daha etkin ve katılımcı bir yapıya kavuşturulması üzerine tartışmalar çok yönlü olarak sürmekte.
Bu yapısal zorlukların yanı sıra kadın örgütlerinin KSK’ya katılımının karşısındaki en büyük engellerden biri de kaynak sorunu. Birleşmiş Milletler toplantılarına katılmanın mali yükü, özellikle çok az finansal kaynağa sahip veya hiçbir kaynağa sahip olmayan kadın örgütleri için son derece yüksek. BM Genel Merkezi New York’ta olduğu için uçak ve otel masraflarını karşılamak neredeyse imkansız. Bazı STK temsilcileri kendi masraflarını karşılayarak bazıları da fon veren sivil toplum örgütlerinden destek alarak gelebiliyor. Kaynak yetersizliği nedeniyle katılım sağlayamama özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki kadın ve LGBTİ+ örgütlerinin görüş ve taleplerinin yeterince ele alınmamasına neden oluyor.
Türkiye’den toplantıya katılan feminist kadınların bu yılki etkinliği ve çeşitliliği nasıldı?
Fatma Aytaç, İlknur Üstün ve Burcu Uçuran: Bu yıl, Kırmızı Biber Derneği, Kadın Koalisyonu ve Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği, 14 Mart’ta “Bir Süreklilik Olarak Kriz – Afetlerin Toplumsal Cinsiyet Üzerindeki Etkileri, Sorunlar, 6 Şubat Depremi ve Sivil Toplum Çalışmaları, Çözümleri” başlıklı bir ortak etkinlik düzenledi. Kadın Koalisyonu’nundan Selma Acuner ve Kırmızı Biber Derneği’nden Fatma Aytaç’ın kolaylaştırıcı olarak katıldığı etkinlikte, Kadın Koalisyonu’ndan İlknur Üstün, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nden avukat Burcu Uçuran ve Kırmızı Biber Derneği adına Florida International University’den Michaela Maura Koçoğlu konuşmacı olarak yer aldı.

Türkiye ve uluslararası kadın hareketinden geniş katılımın olduğu etkinlik büyük ilgi gördü.
Türkiye sivil toplumu, uluslararası kadın hareketleri, akademi dünyasından isimler ve ABD’de yaşayan Türkiyeli kadınlar, kapsamlı bir etkinlikte bir araya gelmiş oldu. Farklı disiplinlerden ve coğrafyalardan gelen katılımcıların yoğun ilgi gösterdiği bu önemli buluşmada, İranlı kadın aktivistlerin dayanışma mesajları vardı.
Her bir konuşmacı, kendi çalışma alanlarıyla ilgili sahadan önemli bilgiler paylaştı. Bilgi verici, aydınlatıcı ve aynı zamanda interaktif bir etkinlik oldu.
Krizlerle toplumsal cinsiyet eşitsizliği arasındaki ilişkinin tartışıldığı etkinlikte, bazen doğa olaylarının tetiklemesiyle, ancak çoğunlukla insan eliyle günlük yaşamı derinden etkileyen krizler (savaşlar, göçler afetler, pandemi gibi), siyasetle ilişkisi, etkilerinin, çözümlerinin çeşitliliği ve farklılığı üzerinde duruldu. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kadınların olağan günlerde bile olağandışı koşullarda yaşamasına yol açtığı, krizlerin eşitsizliği derinleştirip yaygınlaştırdığı son zamanlarda yaşanan savaşlar, depremler, göçler, salgınlarda kadınların LGBTİ+’ ların deneyimleri üzerinden paylaşıldı.

Kadın Koalisyonu’ndan İlknur Ustun, krizle mücadelenin toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadeleyi zorunlu kıldığı, bu mücadelenin krizi yaşayanların kriz yönetiminde etkin bir şekilde yer almasını güvence altına almayı gerektirdiği vurguladı. Krizle mücadelede çözüm önerileri üzerinde durdu. Kriz koşullarında, dünyanın çeşitli ülkelerinden kadınların ortaklıklarına ve kendine özgü koşullarına dikkat çekti.
Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nden avukat Burcu Uçuran, paralel etkinlikte deprem sonrası alanda gerçekleşen hak ihlallerine değindi. “Biz de dernek olarak deprem bölgesine gittiğimiz ve alandaki sivil toplum kuruluşlarını desteklediğimiz için hak odaklı deprem odağında hazırlanmış raporlardaki verileri derledik. Bu raporlara detaylı şekilde yer verdiğimiz deprem bilgi notunu da web sitemizde yayınladık. Sunumun öneriler kısmında hükümetin sivil toplum kuruluşlarını toplumsal cinsiyete duyarlı afet planı için masaya davet etmesini, depremle ve cinsel şiddetle ilgili vatandaşın bilgi edinme hakkı kapsamında şeffaf, ayrıştırılmış ve ulaşılabilir veri paylaşmasını talep ettik” dedi.
Akademisyen Michaela Maura Koçoglu ise “Steam Eğitiminde Cinsiyet Engellerini Aşmak” konulu projeden bahsetti. Kırmızı Biber Derneği’nin, Yaşar Üniversitesi Kadın Araştırmaları Merkezi ile Florida Uluslararası Üniversitesi Kadın Çalışmaları Merkezi arasındaki iş birliği çerçevesinde yapılan projenin bulgularını anlattı.
6 Şubat deprem felaketi sonrası deprem bölgesinde ve depremden etkilenerek göç edilen şehirlerdeki, çocukların ve gençleri eğitimlerinin olumsuz etkilenmesi konu alan ve iyileştirme yönünde katkıkda bulunmak üzere hazırlanmış müfredata dair bilgi verdi. “Ön çalışma sonuçları, ulaşım eksikliği, güvenlik eksikliği ve STEAM eğitiminde kızlar için rol modellerin eksikliği gibi kalıcı engellerin varlığını işaret etmektedir” dedi.

Kadının İnsan Hakları Derneği, KSK’nın 68. oturumu kapsamında “Haklarımıza Saldırılar, Kadın Yoksulluğu ve Yoksullukla Mücadelede Feminist Stratejiler” isimli bir çevrimiçi paralel etkinlik de düzenledi.
Kadının İnsan Hakları Derneği’nden Berfu Şeker, bu etkinliği düzenleme amaçlarını şöyle özetledi. “Toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlerin, haklara yönelik geri adımların ve popülist otoriter rejimlerin yükseldiği bir dönemde, toplumsal cinsiyet eşitliği ve yoksulluğun azaltılması konusundaki zorluklar daha da artıyor. Bu rejimler genellikle, özellikle kadınlar arasında yoksulluğu devam ettiren yapısal engelleri ele almayarak nakit transferleri gibi kısa vadeli ekonomik çözümler uyguluyor. Bu paralel etkinlikte, zorlu siyasi ortamlarda bile toplumsal cinsiyet eşitliği ve yoksulluğun azaltılmasını önceliklendiren dayanıklı ekonomiler oluşturma stratejilerini araştırmayı amaçlıyoruz.”
Yaklaşık 60 kişinin katıldığı toplantının kolaylaştırıcılığını Kadının İnsan Hakları Derneği kurucularından ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. İpek İlkkaracan yaptı. Bilgi üniversitesinden Prof. Dr. Uyan Semerci “İhtiyaçlar, haklar, yetenekler, çoklu kriz döneminde haklar başlıklı bir sunum ile yaşadığımız krizler sürecinde haklar ve yoksulluk arasındaki ilişkiyi değerlendirirken, Sussex Üniversitesi Kalkınma Çalışmaları Enstitüsü’nden Dr. Sohela Nazneen “Cinsiyetlendirilmiş yoksulluk ve hak karşıtı hareketler: ne biliyoruz ve ne yapabiliriz” başlıklı bir sunum yaptı ve insan hakları karşıtlarıyla mücadele için bir takım öneriler ve taktikler paylaştı. Son olarak söz alan Feminist Fund Türkiye’den Pınar Ensari fon verenlerin feminist örgütlerle ilişkilerini değerlendirdiği “İktidarı değiştir: Feminist fonlar neden önemli?” başlıklı bir sunum yaptı.


Sağ muhafazakar siyasetin yükselişi ile tüm dünyada tehdit altında olan kadın haklarının korunması ve geliştirilmesi açısından KSK’nın fonksiyonu ve geleceği için ne düşünüyorsunuz?
Şehnaz Kıymaz Bahçeci: KSK, ne yazık ki, ilerleme kaydettiğimiz bir alan olmaktan ziyade, kazanımlarımızı korumak için mücadele ettiğimiz bir alana dönüşüyor. Uzlaşılmış sonuçların, kadın hareketinin toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konusundaki normları geliştirdiği ve insan haklarının gelişmesine önemli katkılarda bulunduğu bir alan olması gerekirken, sağ muhafazakar siyasetle yönetilen ülkelerin itirazlarıyla gitgide daha önce anlaşılmış paragraflara geri dönmek zorunda kalıyoruz. Hatta bazı ülkeler daha önce tüm ülkeler tarafından uzlaşılmış olan paragraflara bile itiraz ediyor.
Ancak umut ve gelişme yok olmuş değil. Eskiye göre daha zor olsa da, daha çok mücadele gerektirse de yine de uzlaşılmış sonuçlarda ufak ilerlemeler elde edebiliyoruz ve gerilemeyi durdurmak için de güçlü bir şekilde çalışıyoruz.
KSK’nın çıktılarının bu şekilde seyretmesi bir yana, KSK sırasında feminist aktivistlere ve onlar tarafından düzenlenen etkinliklere hem fiziksel hem de sanal alanda saldırılar artıyor. Sağ muhafazakar siyaseti temsil eden, dünyada gitgide güçlenen, koordine olan ve feminist harekete göre finansal güçleri çok daha fazla olan “sivil toplum kuruluşları” hem BM içerisinde hem de dışında gerçekleşen etkinliklerde oldukça agresif şekilde polemik yaratma arzusu ile sordukları belli olan sorularla toplantıları bölmeye çalışıyorlar. Sanal alandaki saldırılar da cabası…
Bu “sivil toplum kuruluşları” bu yıl KSK’ya paralel olarak, KSK’dan dışlandıklarını iddia ederek (ki bu iddianın doğruluğu oldukça tartışılır) ayrı bir toplantı da düzenlediler. Türkiye’den de temsilcilerin olduğunu duyduğumuz bu platformda aile değerleri olarak markalaştırdıkları toplumsal cinsiyet ve kadın hakları karşıtı politikaları yaygınlaştırma ve bu alanda çalışmalar yapma konusunda çeşitli oturumlar düzenlediler. Birkaç senedir devam eden, BM’nin önünden kürtaj karşıtı mesajlar göstererek geçen otobüs bu sene de KSK 68’in son günlerinde sokaklarda görüldü.
Tüm bu gelişmeler KSK’nın işleyişi konusunda bizi umutsuzluğa yönlendirmeye oldukça elverişli. Ancak, feminist hareketin dayanışma ve mücadele gücüne inanıyoruz. Kazanımlarımızı korumak ve ilerlemeye devam etmek için KSK gibi alanlardaki varlığımızı güçlendirmeli, her zamankinden daha fazla birbirimizle dayanışarak mücadeleyi sürdürmek zorundayız.
[1] Kadın örgütleri de paralel etkinlikler düzenlerler. Bu toplantılar BM genel merkezine çok yakın mesafede bulunan ‘Church Center’ binasında veya New York’ta farklı mekanlarda sürdürülür.
[2] İngilizcesi: Agreed Conclusions. Müzakere edilecek taslağı KSK sekretaryası hazırlar. KSK’nın sekretaryasını ise 2010 yılında kurulup 2011 yılında faaliyete geçen BM Kadın Birimi (UN Women) devralana kadar, Kadının İlerlemesi Birimi (DAW) sürdürmüştür.