Dünyaca tanınan keman sanatçısı Ayla Erduran’ı 7 Ocak 2025 günü kaybettik. Doksan yaşında hayata gözlerini yuman sanatçı geriye benzersiz bir miras bıraktı. “Geriye dönüp bakınca, bana böyle bir kariyer için fikrimi sormuş olsalardı kabul etmezdim” diyen Ayla Erduran’ın yaşamı başarıya giden zorlu yolculuğun en güzel örneği.

Ayla Erduran dört yaşında kemana başladı, Karl Berger’den dersler aldı 10 yaşında ilk konserini verdi. Paris Konservatuarı’na başladığında 12 yaşındaydı, ABD’ye gittiğinde 17 yaşındaydı. 24 yaşında Rusya’ya gitti, Moskova Konservatuarı’nda dünyaca ünlü kemancılarla çalıştı. Kariyerinde Avrupa, Güney Amerika, Kuzey Amerika, Afrika, Asya’da çalmadığı, konser vermediği şehir neredeyse kalmadı.
Bana böyle bir kariyer için fikrimi sormuş olsalardı kabul etmezdim
Kendisiyle yapılmış bir röportajda şöyle demiş “Geriye dönüp bakınca, bana böyle bir kariyer için fikrimi sormuş olsalardı kabul etmezdim. 20 yaşında, bir orkestrada solist olarak çalacak duruma gelmek ve bu yönde kariyerini ilerletmek evlilik ve aile hayatına uzaktan el sallamak anlamına geliyor,”
“Müzik Bence Bu Güç Dünyada Bütün İnsanların Kalplerine Hitap Eden Harika Bir Şey.”
1957-1958 yıllında Moskova Konservatuarında dünyaca ünlü keman virtüözü David Oistrakh ile çalışma fırsatı bulan Erduran, sekiz yıl önce NTV’ye verdiği bir söyleşide müzik tutkusunu, “Müzik bence bu güç dünyada bütün insanların kalplerine hitap eden, onlara sevgi veren, acılarını unutturan harika bir şey,” diye tanımlamıştı. Aynı söyleşide, “Çok trajediler yaşadım. Ailemi kaybettim fakat ertesi gün konserimi verdim,” diyen sanatçı, hayatının en zor yanının çok çalışmanın getirdiği yalnızlık olduğunu belirtmiş.
Çocukluğumda Hiç Arkadaşım Olmadı
Çocukluğumda hiç arkadaşım olmadı. Mektebe de gitmedim. Eve özel hoca geliyordu. Berger’in anneme söylediğine göre okulda kolumu kırabilirmişim, keman çalmamı engellermiş. Evde kapalıydım, Taksim bahçesine bakardım, özgürce oynayan çocuklara imrenirdim. Evde sözlükleri okurdum. Hatta Fransızcayı bu şekilde çözmüştüm. Evdeki plakları dinlerdim. Buna bayılırdım. Eğitimimi tek başıma yapmaya çalıştım. Sonrasında İstinye’de bir yalıya taşındık. Orada da arkadaşım yoktu. Yüzmeyi öğrendim ama. Cemal Reşit yakında oturuyordu. Bizim eve gelirdi. Kendisiyle ‘İlkbahar Sonatı’nı çaldım.”
Ayla Erduran gibi dünyaca ünlü bir keman virtüözü olmanın bedeli bir ömür yalnızlık olabiliyor.
Türkiye’den bir Ayla Erduran yetiştiği için çok şanslıyız.
Saygı ve minnetle anıyoruz. Işığı yolumuzu aydınlatacak