Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 2025 yılını ‘Aile Yılı’ olarak ilan ettiklerini bildirdi. Doğurganlıktaki tablonun Türkiye açısından varoluşsal bir tehdit olduğunu bir söyleyen Erdoğan ”Her seferinde yaptığımız üç çocuk çağrısının ne kadar önemli olduğunu göstermiştir,” dedi. Hükümet teşvikler vermeği planlasa da dünya örnekleri hükümet politikalarının çocuk yapma oranlarının artmasında etkili olmadığını ortaya koyuyor.

Aile Yılı’na özel “devlet himayesinde huzurlu aileleri” temsil eden aile kurmanın önemine dikkati çekmek amacıyla anne, baba ve üç çocuktan oluşan “aile” logosu tasarlandı.
Cumhurbaşkanı yıl boyunca Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı koordinasyonunda “aile yapısının korunması, güçlendirilmesi ve gelecek nesillere sağlam bir miras olarak aktarılması için” kapsamlı çalışmaların yürütüleceğini belirtti.
Doğurganlık hızı düşüşte
Nüfusun artmaya devam etmesi için kadın başına düşen çocuk sayısının en az 2,1 olması gerekiyor. Toplam doğurganlık hızı 2001 yılında 2,38 iken 2003 ve 2014 yılları arasında ‘yenilenme’ seviyesi olan 2,1 düzeyinde durağan seyir gösterdi, bu yıldan sonra aşırı düşüşle 2023 yılında 1,51’e kadar geriledi. Yani Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın senelerdir yaptığı ‘üç çocuk’ çağrısının karşılıksız kaldığı görülüyor.
Bu yüzden iktidar partisi içinde bir süredir doğurganlığı teşvik için neler yapılabileceği tartışılıyor.
Ekim 2024’te Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, doğurganlık hızının düşüş nedenleri ve artırılması konusunda neler yapılabileceğinin kapsamlı olarak araştırılması için ‘Demografik Nüfus Yüksek Kurulu’ oluşturulacağını açıklamıştı.
SES Eşitlik daler Kadın Platformu olarak doğurganlık oranlarının dünyada düştüğünü uzunca bir süredir takip ediyoruz
Dünyada Doğum Oranları Düşüşte: ‘Demografik Kış Geliyor’ başlıklı haberimizde Wall Street Journal (WSJ) gazetesinin haberinde 40 yıl içinde dünya nüfusunun düşmeye başlayacağını belirtmiştik. İkinci demografik dönüşüm olarak adlandırılan bu dönemin arkasındaki sebep evlilik ve ebeveynliğe verilen önemin azalması ve çocuk sahibi olmamanın normalleşmesi.
Hükümet Politikaları Çocuk Yapma Oranında Etkili Olamıyor
İnsanlar Neden artık çocuk sahibi olmak istemiyor başlıklı makalemizde de belirttiğimiz gibi; bazı politika yapıcıların hükümet müdahalelerinin insanların çocuk yapma fikirlerini değiştirmeye yardımcı olabileceğini öne sürse de veriler aksini gösteriyor. Bugün, İsrail dışındaki her OECD ülkesi, ikamenin altında bir doğurganlık oranına sahip ve son on yıldaki düşüşün hızı, demografların beklentilerini geride bırakmış durumda. 2022’de Avrupa Birliği ülkelerinin ortalama doğurganlık oranı 1,46; 2023’te Dünyanın en düşük oranı ise 0,72 ile Güney Kore’ninki oldu.
Güney Kore Hükümeti 200 Milyar Dolar Harcadı Ama Sonuç Yüzde 25 Düşüş
Güney Kore, son 16 yılda, ebeveynler için aylık maaşlar, genişletilmiş ebeveyn izni ve sübvansiyonlu doğum öncesi bakım da dahil olmak üzere doğurganlığı artırmaya yönelik politikalara 200 milyar dolardan fazla harcadı – ancak toplam doğurganlık oranı bu süre içinde yüzde 25 düştü. Fransa, GSYİH’sının aileye diğer OECD üyesi ülkelerden daha yüksek bir yüzdesini harcıyor, ancak geçen yıl II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en düşük doğum sayısını gördü. Köklü refah devletleri, çocuk bakımı garantileri ve genişletilmiş ebeveyn izni politikaları ile İskandinav ülkeleri bile keskin doğurganlık düşüşleri yaşıyor.
Sosyolog Feminist Nükhet Sirman hükümetin “güçlü aile, güçlü toplum, güçlü Türkiye” söylemini eleştiriyor. Sirman “Ailelerin geleceğini yalnızca bireylerin tercihleri değil, ekonomik ve sosyal politikalar şekillendiriyor. Kreşlerin yokluğu, esnek ve güvencesiz işlerde çalışan beyaz yakalılar, yoksulları sosyal yardımlara bağımlı kılan politikalar…”
Ekonomik güvencesizlik, kadınların iş gücüne katılımındaki engeller, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim gibi temel sorunlar çözülmeden, sadece doğurganlık oranlarına odaklanmanın gerçek bir değişim yaratması beklenemez
Kaynak: Bianet