37 kadının kurduğu, 320 üyesiyle çalışan Kadın Girişimcileri Derneği’nin (KAGİDER) yeni başkanı Emine Erdem, derneğin yeni dönem projelerini Hürriyet’e anlattı.
İpek Özbey – Hürriyet
Kadının çalıştığı şirkette ciro artıyor
‘Kadından almalı, memleket kazanmalı’ diye yola çıkan sivil toplum gönüllüleri, 4T mottosuyla harekete geçecek ve önümüzdeki günlerde ağırlığı Anadolu’ya verecek. Erdem, “Kadın güçlendikçe şiddet azalacak. Erkeklerin dönüşmesi için mücadele edecek olansa yine bizleriz. Ne kadar güçlü olur, ne kadar sorunlarımızı dile getirebilir, ne kadar karar mekanizmalarında olabilirsek zihniyet dönüşümü de beraberinde gelecektir. Eşitlik; kadınların ihtiyacı değil, insanlığın ihtiyacıdır” diyor. Erdem’e göre şirketler kâr etmek istiyorsa, kadın-erkek eşitliğini sağlamalı.
Önemli bir görev üstlendiniz. KAGİDER Başkanı olmadan önce neler yapıyordunuz?
İzmirliyim. Bilim insanı anne ve babanın üç kız çocuğundan biriyim. Babam kimya profesörüydü. Cumhuriyet’in ilk kuruluş yıllarında Atatürk’ün yurtdışına yolladığı parlak öğrencilerden, ‘Sizi kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak dönmelisiniz’ dediği bilim insanlarından… Bu bilinçle doğdum, bu bilinçle büyüdüm, hayatımı buna göre yönlendirdim. O yüzden bunu çok önemsiyorum, gurur duyuyorum. Babam döndükten sonra İstanbul üniversitesi Fen Fakültesinde Kimya Bölümü’nü kurdu. Annem ise babamın öğrencisiydi, biyokimyacı. Ben dünyaya geldiğimde annem de çalışan bir kadındı. O dönemde bile aile-iş dengesini kuran bir kadındı. Bunun için anneme çok saygı duyuyorum.
Kadının kendi ayakları üzerinde durması gerektiği bir anne öğüdü müydü, bu konular evinizde konuşulur muydu?
Hayır, konuşulmazdı. Biz bunu görerek büyüdük, bizim için normaldi bu, başka türlüsünü de bilmiyorduk. Kendi ailemi kurduktan sonra da bu dengeyi sürdürdüm. Hukuk mezunuyum, işletme master’ı yaptım. THY’de çalıştım. Daha sonra eşimin 1965’te kurup sürdürdüğü aile şirketimizin bir parçası oldum. Hâlâ da burada çalışıyor ve hukuk danışmanlığını yapıyorum.
Kendi şirketinizde kadın-erkek dengesini kurabildiniz mi?
Evet, kurduk. Tabii çoklu bir yapımız var. Genel pazarlama ve telekomünikasyonda kadınlar, enerji kısmında daha çok erkekler hakim. Bu dengeyi kurmak için ben de kızım da özen gösteriyoruz.
Ne zamandan beri bu mücadelesinin içindesiniz?
1988 yılından bu yana. Benim kendi aile içinde gördüğüm ve örnek teşkil eden bu yapının dışında başka hayatlar olduğunu fark ettiğimde dedim ki; ben bir şeyler yapmalıyım Gördüm ki, ben şanslıydım ama her kadın benim kadar şanslı değildi. Benim olanaklarım vardı ve ailemin desteği çok kıymetliydi, ancak başka kadınların her şey için çok fazla mücadele etmeleri gerekiyordu. Öğrencilik yıllarım bittiğinde bu durumu fark edince, ‘sivil toplum kuruluşlarında var olmam gerekir’ diye düşündüm. Sivil toplum kuruluşları çok önemli, devletin yapısıyla toplumun ihtiyaçları arasında bir köprü. Sivil toplum ne kadar güçlü olursa, kadın-erkek eşitliği de o kadar dengede gider. 1988’de uluslararası bir sivil toplum kuruluşunun kurucu üyeliğini ve sonrasında sırasıyla Türkiye başkanlığı ve Avrupa başkan yardımcılığını yaptım, KADER’in yönetim kurulunda görev aldım. KAGİDER’de ise başkanlık görevinden önce yönetim kurulu üyeliği ve başkan yardımcılığı görevlerinde bulundum. Şunu söyleyebilirim ki, Türkiye’de kadın sivil toplumunun gücü kesinlikle yadsınamaz. ‘Biz’ olmamız gerektiğini, ‘bizden kuvvet doğacağını’ çok iyi biliyoruz artık.
Hep ‘biz’ diyoruz ama erkekleri de konuşmak gerekiyor. İş dünyasında erkekler nasıl dönüştürülecek?
Erkeklerin dönüşmesi için mücadele edecek olan yine bizleriz. Elbette bir gün erkekler de toplumsal cinsiyet eşitliğini özümseyecekler, böyle devam etmeyecek. Bu, uzun soluklu bir mücadele. Erkekleri farkındalıklı kılacak olan yine biz kadınlarız. Ne kadar güçlü olur, ne kadar sorunlarımızı dile getirebilir, ne kadar karar mekanizmalarında olabilirsek zihniyet dönüşümü de beraberinde gelecektir. Eşitlik; kadınların ihtiyacı değil, insanlığın ihtiyacıdır.
Hadi bu ülkenin kadınlarını konuşalım. Neler anlatırsınız bize?
Cesaretli, güçlü, azimlidirler, tuttuğunu koparır ve haklarını savunmak için sonuna kadar mücadele ederler derim. Bizler aslında çok şanslıyız. Bakın, 1934’te Mustafa Kemal Atatürk kadınlara seçme seçilme hakkını verdiğinde çoğu Avrupa ülkesi henüz buna sahip değildi. Ancak daha sonra o haklara aidiyet hissetmek için Türk kadını çok mücadele etti. Hala daha hem kültürel hem sosyal ve toplumsal alanlarda kadın ve erkeğin eşit koşullara ulaşabilmesi için mücadele ettiğini biliyoruz. Kurtuluş Savaşı’ndaki Nene Hatun’ları hatırlatmak isterim. O cesur, mücadeleyi seven, azimli kadınlar bugün ekonomide de var, toplumsal hayatta da…
Cesaretten söz ediyorsunuz… Kadının cesareti, yaşadığı şehre, bölgeye göre değişkenlik gösteriyor mu?
20-30 yıl önce belki söylediğiniz gibiydi. Ancak dünya bir kabuk değiştirdi, Türkiye de öyle. Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’nda da görüyoruz; Anadolu’da o kadar güçlü, o kadar özgüvenli, o kadar tuttuğunu koparan kadınlar var ki… Dolayısıyla ben o coğrafi farklılığın tamamen yok olduğuna inanıyorum. 13 yıldır Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması yapıyoruz. Bu yarışmaya katılan kadınların hikayeleri o kadar farklı, o kadar ilham verici ki… Anadolu’nun bağrında büyüyüp, yurt dışında okuyup, tekrar memleketine, köyüne dönen, bölge halkını kalkındıran kadınlar görüyoruz. Aynı zamanda kentte de teknoloji ve bilimle bütünleşmiş, çok değerli kadın girişimciler var.
Peki giriştiği işi sürdürmekte başarılılar mı?
Oranlara baktığımızda ilk üç sene sıkıntılı. üç seneyi atlatan sıçrama yapabiliyor. Eğer girişimcilik ruhunuz, özgüveniniz varsa başarısızlıklar bile sizi başarıya götürecek etkenler haline geliveriyor. Ekonomik konjonktür de önemli tabii. O noktada işini yeni kurmak ya da geliştirmek isteyen kadınlara hem kurum içinde hem de online olarak mentorluk eğitimi veriyoruz.
Bugüne kadar kaç girişimciye mentorluk yaptınız?
Farklı mentorluk programlarımızda 500’den fazla kadına birebir mentorluk desteği verdik. Online ve yüz yüze girişimcilik eğitimlerinden yaklaşık 3500 kadın faydalandı. Yürüttüğümüz eğitim, destekleme ve teşvik çalışmalarıyla bugüne kadar binlerce kadının iş hayatına dâhil olmasına, girişimcilik hayallerini gerçekleştirmesine destek verdik. Kadın Girişimci Buluşmaları kapsamında verdiğimiz eğitimlerle 33 ilde yaklaşık 7 bin kadın girişimciye; Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması aracılığıyla da 13 yılda 39 bin kadına ulaştık. Sunduğumuz diğer eğitim ve mentorluk hizmetlerinden de bugüne kadar yüzlerce kadın yararlandı. Bugüne kadar üyelerimizin ve paydaşlarımızın desteğiyle on binlerce kadına dokunduğumuzu söyleyebilirim. Ancak biliyoruz ki daha gidecek çok yolumuz var.
Eğitimlerde ne veriyorsunuz?
Finanstan hukuksal sorunlara, teknolojiden, e-ticareti nasıl kullanacaklarına, pazara erişim yönünden handikapları nasıl çözebileceklerine, iş yaşamındaki dengeyi sağlayacak finansal analizlere kadar bir kadın girişimcinin ihtiyacı olan bütün konularda eğitim veriyoruz. Uzmanlık alanlarına göre üye arkadaşlarımız ve KAGİDER dostu akademisyenler veriyor bu eğitimi.
KAGİDER Başkanı olarak kendinize nasıl bir hedef koydunuz?
KAGİDER kurumsal bir yapıya sahip. Projelerimiz sürdürülebilir, uzun soluklu projeler. Önümüzdeki dönem Anadolu’ya daha çok açılmayı hedefliyoruz. Bunun için Avrupa Birliği ile ‘Ortak Ağlar Projesi’ yürütüyoruz. Anadolu’nun 8 ilinde istişare toplantılarımız olacak. Burada kadın girişimcilerle bir araya geleceğiz. Sorunlarımızı dinleyip, birbirimizden güç alacağız. Beyin fırtınası toplantılarıyla kamuda ve özel sektörde kadın tedarikçilerden daha çok mal alınması konusunda nasıl bir yol izleyeceğimizin yasa tasarısını oluşturmayı hedefliyoruz. Kadınların ekonomiye daha çok katılması ile sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için dört strateji oluşturduk. “4T” mottosuyla yola çıkıyoruz: Teknoloji, tarım, ticaret ve toplum…
Teknolojiyle başlayalım mı?
İnovatif çalışmalar, e-ticaret, bitcoin’e kadar teknolojiyle kadını biçimlendiren çalışmalar için bir alt yapı kurduk. Önümüzdeki günlerde KAGİDER Tech Talks başlayacak.
Röportajın devamını buradan okuyabilirsiniz.
Kaynak: Hürriyet