SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin, Operation 1325 işbirliğiyle yürüttüğü “Kadın SES’i” projesinin 6. Elçiler Buluşması’nda, proje elçilerinden, Women’s Major Group’un koordinatörü Şehnaz Kıymaz Bahçeci, Heinrich Böll Vakfı Çevre Politikaları Projeleri Koordinatörü Menekşe Kızıldere, ve genç iklim aktivisti Selin Gören, toplumsal cinsiyet perspektifinden sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği üzerine konuştu.
SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin, Operation 1325 iş birliğiyle kadınların sesini sosyal medyada yükseltmek amacıyla gerçekleştirdiği “Kadın SES’i” projesinin 6. Elçiler Buluşması gerçekleşti.
Proje, sosyal medyada daha çok kadının aktif olmasını sağlamak ve “Kadın SES’i”nin yükseltilmesi yoluyla karar mekanizmalarındaki kişiler üzerinde etkin olmayı, toplumsal cinsiyet, toplumsal barış ve sürdürülebilirlik, kadın yoksulluğunun azaltılması, kadına yönelik şiddet, kadının politikaya katılımı, iklim adaleti, medya özgürlüğü, kadın ve kız çocuğu mültecilerin sorunlarının giderilmesi gibi acil konulara ilişkin aksiyon alınması yönünde yaratıcı sosyal medya kampanyalarıyla farkındalık oluşturmayı amaçlıyor.
Kadın SES’i Elçilerinin her ay farklı bir konuyu tartışmak ve içerik önerileri geliştirmek için bir araya geldiği buluşmaların bu aykinde, Women’s Major Group’un koordinatörü Şehnaz Kıymaz Bahçeci, Heinrich Böll Vakfı Çevre Politikaları Projeleri Koordinatörü Menekşe Kızıldere, ve genç iklim aktivisti Selin Gören, toplumsal cinsiyet perspektifinden sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği üzerine konuştu.
Şehnaz Kıymaz Bahçeci’nin konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:
“2030 yılına kadar, uluslarası kalkınmaya dair finansmanın büyük bir bölümü Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına gidecek, o yüzden toplumsan cinsiyet eşitliği ve kadınların insan hakları konusunda savunuculuk yapmak için, oldukça iyi bir platform sağlıyor bize. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları harika çözümler sağlamıyor, bütün sorunları bu amaçlarla kaldıramıyoruz, kendi içinde eksikleri var, ama toplumsal cinsiyet eşitliği hedefinde savunuculuk yapmak için iyi bir giriş yolu ve argümanlar sağlıyor. Özellikle farklı konularda, toplumsal cinsiyet eşitliğiyle kesiştiği yerlerde.”
“Gündem 2030 dediğimiz, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının içinde olduğu gündem, son derece birbirine bağlı, o yüzden de, toplumsal cinsiyet eşitliğini diğer konularla bağlamak istediğimizde, bize inanılmaz savunuculuk yolları açan, ve malzemeleri veren bir gündem. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları içinde toplumsal cinsiyet eşitliği hem başlı başına bir amaç, hem de 10 diğer amacın altında birebir alt hedeflerde kadınların ve kız çocuklarının özel durumlarına referans var.”
“2013’te Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları hazırlanırken, Women’s Major Group’la savunuculuğunu yapıyorduk, toplumsal cinsiyet eşitliğinin başlı başına bir amaç olması, BM’nin ilgili kurumlarını bile ikna etmemiz gereken bir konu oldu. Tek başına bir amaç olması yetmez, kendi balonunda kalır ve diğer alanlara sirayet edemez diye diğer amaçlar altında olması için de savunuculuk yaptık. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın “Dünyamızı Dönüştürmek” adlı politik deklarasyonunda da dendiği gibi, ‘İnsanlığın yarısı tüm insan haklarından ve fırsatlarından geri bırakıldığı sürece insani potansiyelin tümüne ve sürdürülebilir kalkınmaya ulaşılamaz.’ Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi konusunda çok açık ve net bir beyan.”
“Bir diğer nokta da, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınları ve kız çocuklarının hakları, hem sürdürülebilir kalkınma süreçlerinin finansmanında, hem de sürdürülebilir kalkınma amaçlarının izlenmesi için geliştirilmiş olan istatistiki göstergelerde önemli bir kriter olarak duruyor. Ülkeler sürdürülebilir kalkınma amaçlarındaki ilerlemelerini izlerken, kadınları ve kız çocuklarının bu ilerlemenin neresinde olduğunu belgelemek ve istatistiki çalışmalarına da bunları yansıtmak zorundalar. Kadınlar ve kız çocukları için de, toplumsal cinsiyet eşitliğine erişilmesi için de finansman ayrılmasının önemli bir nokta olduğu ifade ediliyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği amacını gerçekleştirmeden, diğer hiçbir amacı gerçekleştirmiş olmayacağız aslında.”
Menekşe Kızıldere’nin konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:
“İklim krizinin toplumsal cinsiyetle ciddi bir ilişkisi var. “Doğa Ana” metaforundan başlamak istiyorum. Doğa yıllarca tüketilebilir, doğurgan bir varlık olarak metafore edildi. Kadının fedakarlığı, doğurganlığı, üretkenliğiyle eşleştirildi. Fakat bu patriyarkal düşünce sisteminin ürettiği şeylerden bir tanesi. ‘Doğa Ana’ değil, birbiriyle bağlantılı, ekolojik sistemlerin sürdürülebilirliği aslında doğa. Hiçbir şekilde fedakar değildir, bir reaksiyonun sonucunda uzun vadede çok kötü sonuçları olur, doğurgan da değildir, bir sistem devamlılığıdır. Tüketilebilir bir kavram da değildir. ”
“Öngörüsüz insan faaliyetleri nasıl ki doğayı gerçekliğinden koparıp kendince uydurduğu kalıplar içine koyuyorsa kadını da kendince kullanışlı kalıplar içine sokmaya çalışmaktadır. Maalesef kadınlar da tüketilebilir bir kaynakmış gibi ele alınıyor. Kadınlar da doğurgan olmak zorunda değil, kadınlar fedakar olmak zorunda değil, kadınlar iyileştirici ve şifacı olmak zorunda da değil. Gayet bu gezegen üzerinde diğer türler gibi yaşayan türlerin cinslerinden bir tanesi.”
“İklim krizinin mümessili, patriyarkal sistemin ta kendisi. Bu metaforlardan yola çıkarak aslında, bunu görebiliyoruz. Bugüne kadar bütün devletlerin, sistemlerin ne kadar ataerkil, ne kadar partiyarkal olduğunu düşünürsek, bu çoğulcu olmayan, kapsayıcı olmayan, kadınların liderlik etmediği kurumlarda alınan kararların ve doğayı da kadını da, tüketilebilir ve yönetilebilir olarak gören sistemin aldığı kararların iklim krizini günümüzde 3 dereceye doğru sürüklediğini görebiliyoruz.”
“İklim adaleti, çok tartışılan konulardan bir tanesi. Adalet ve eşitlik birbiri ardına değil, iç içe, aynı anda gerçekleşir. İklim adaleti de cinsiyet eşitliği olmadan mümkün değil. “Feministler Sistemin Değişmesini İstiyor”, “Feministler İklim İklim Adaleti İstiyor” sloganlarını duyarız. Hem doğa hem de kadının tahakkümüne karşı verilen mücadelenin iç içeliğiyle ilişkilendirildiğini anlatıyorlar bize. İklim değişikliği ile mücadele, toplumsal cinsiyet eşitliği olmadan mümkün değildir. Kadınların yer almadığı bir iklim değişikliği mücadelesi ise düşünülemez.”
“Kadınlar hem sahada, hem politika yapmada hem karar alma mekanizmalarında iklim değişikliği ile mücadelede ve çözümler bakımından ne kadar etkin olduklarını ispatlamış durumdalar. İklim değişikliğine daha etkin çözümler için kadınlara eğitimde, politikada ve kaynaklara ulaşmada eşit imkanlar sağlanmalı hatta yeteneklerinde göre pozitif ayrımcılığa gidilmelidir. Kadın haklarının iyileştirilmesi, daha fazla katılım ve imkan sağlanması çok kısa sürede büyük etkiler yaratmaktadır. İklim değişikliğine çözümlerde kadının etkin rol alması etkin çözümleri getirecektir.”
Selin Gören’in konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:
“Ben yaklaşık iki yıldır iklim aktivistiyim. Başta permakültür yaparak başlamıştım, organik tarımın gelecek için ne kadar önemli olduğunu anladığımda iklim için bir şeyler yapmak istediğimi fark ettim. Ama o zamanlar, iklim aktivizmini bilmiyordun. Greta’nın ismini duymuştum, ama benim de yapabileceğimi hiç düşünmemiştim. Sonrasında, okumaya, araştırmaya başladım ama kadın hareketiyle ne kadar bağlantılı olduğunu düşünmemiştim. Bunu ilk kez, Gülin Yücel ve Levent Kurnaz’ın kadınların iklim krizinden neden daha çok etkilendiğini anlattıkları bir sunumda fark etmiştim. Bugün Menekşe’nin konuşmasından, bu kısma odaklanmaktansa kadın hareketinin, kadınların politikada yer almaması kısmına odaklanmayı seçtiğini de bugün yeni öğrenmiş oldum. Çok da mantıklı aslında, gelecek, kadınların karar alıcı mekanizmalarda daha fazla bulunmasında. Sürdürülebilir kalkınma amaçlarını da daha bağlantılı düşünmemiz gerektiğini, farklı konularda işbirliklerinin geliştirilmesinin çok önemli olduğunu fark ettim.”
“Türkiye’de genç kadınlarda müthiş bir girişimcilik potansiyeli var. Bu potansiyeli çok iyi bir şekilde kullanabiliriz. Kadınların bu konuda biraz daha desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Burada eğitim çok önemli. Pandemi döneminde, herşey online oldu. Genç kadınların online eğitime erişimlerinin artırılması çok önemli. Tabii ki iklim kriziyle de bağlanıyor bu. İklim krizi mücadelesinde ilk akla gelen isim Greta Thunberg. Greta bu konuda kendini eğitebilmiş, ben de öyle. İklim kriziyle ilgili okumak istediğimde kaynaklara erişebilecek bir pozisyondayım. Ama eğitime bu şekilde erişimi olmayan genç kadınların iklim krizi konusunda bilinçlendirilmesi çok önemli. “