Bekir Ağırdır, Oksijen için kaleme aldığı yazısında, her geçen gün artan ekonomik buhrana bağlı geçim derdinin toplumsal kutuplaşmanın dinamiğini değiştirdiğini belirterek, “Doğal olarak bu süreç dışarıya, komşuya, sokağa dair bakışın da ötekileştirme, kutuplaşma esaslı olmaktan, daha empati ve özen esaslı, temasa açık hale dönüşmesini tetikliyor” diyor.

Bekir Ağırdır Oksijen’de yayımlanan “Buzlar erirken toplumsal kutupların özü değişiyor” başlıklı yazısında her geçen gün artan ekonomik buhrana bağlı geçim derdinin toplumsal kutuplaşmanın dinamiğini nasıl değiştirdiğini değerlendirdi.
“2017’den itibaren ağırlığı her geçen gün artan ekonomik buhran, 2018 sistem değişikliği ve keyfi, merkeziyetçi, otoriter yönetim sistemine geçişin ürettiği sorunlar, 2020’den beri süren pandemi ve 2021’den itibaren artık büyük bir kasırgaya dönüşen ekonomik kriz toplumun ihtiyaç ve taleplerini de, duygu ve düşüncelerini de değiştirmeye başladı” diyen Ağırdır, 2019 yerel seçimlerinde kutuplaşmanın dinamiklerinin ve duygularının değişmeye başladığını söylüyor.
Daha önce kutuplaşmanın dinamosunun karşı tarafa yönelik olumsuz duygular olduğunu, şimdi ise bu duyguların zayıflamaya başladığı bir süreç yaşadığımızı ifade eden Ağırdır, bunun etkilerini şöyle özetliyor:
“Yaşanan can derdinin, geçim derdinin doğrudan bireysel hayatları bozan etkisi, harareti o denli güçlü ki kimliklerin, kutupların sokağa dair soyut ve soğuk anlatılarını eritiyor. Bireysel hayatın tehdit altında olduğu süreç, ortak hayata dair bakışı etkiliyor. Doğal olarak bu süreç dışarıya, komşuya, sokağa dair bakışın da ötekileştirme, kutuplaşma esaslı olmaktan, daha empati ve özen esaslı, temasa açık hale dönüşmesini tetikliyor.”
Seçim araştırmalarında kararsız olduğunu söyleyen insanların çoğalmasını bu değişime bağlayan Ağırdır, toplumun bir arada yaşama kapasitesinin güçlendiğini vurguluyor:
“Toplumun bir kesimi kutuplaşmanın ambargolarından kurtuluyor; ortadaki gri alan, belki de makul olan çoğalıyor. Bireysel hayatın somut dertleri kutuplaşan toplumun bir arada yaşama kapasitesini en azından zihni ve duygusal planda güçlendiriyor.”
Ortak ve bir arada yaşama dair arzu ve niyet çoğalsa da bu arzunun henüz gayrete, sokağa yansımadığının altını çizen Ağırdır, bunun arkasındaki nedenleri şöyle özetliyor:
“Birincisi hala devletin politikaları, kısıtları. Hem geleneksel devletin güvenlik kodlamaları hem de mevcut iktidarın siyasi alanı daraltma, ötekileştirme, güvenlik güçleri ve yargı eliyle cezalandırma politikaları nedeniyle arzu gayrete dönüşemiyor. Hem de toplumsal bellekteki travmalar korkuları, tedirginliği besliyor. Üçüncüsü de hala geleceğe güven duygusu çok düşük.
Yazının tamamı Oksijen’de.