Barış Vakfı’nın ‘Kürt Sorununa Toplumsal Bakış (2010-2022)’ başlıklı raporu, Kürt sorununun çözümü için ikna edilmesi gerekilen yüzde 55’lik bir kesim olduğunu, toplumun yüzde 35’inin ise hala toplumsal barış imkanı gördüğünü ortaya koyuyor.

Barış Vakfı, “Kürt Sorununa Toplumsal Bakış (2010-2022)” raporunun tanıtım toplantısını İstanbul Point Hotel’de yaptı. Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin desteğiyle hazırlanan rapor, KONDA Araştırma Şirketi’nin verileriyle beslendi.
Kürt sorununun çatışma ve çözüm süreçleriyle ele alındığı raporu Prof. Ayşe Betül Çelik, Prof. Evren Balta ve Mehmet Gürses hazırladı.
“Umuyoruz ki buradan barış adına umut verici bir şey çıkar,” diye sözlerine başlayan Çelik: “Raporu hazırlayanlar olarak üçümüzün de çalışma alanı barış süreci. Fakat çok az çalışılan bir alan burası. Biz burada tarihsel bir okuma yaptık ve gri alanlara odaklandık. 2015’ten sonra karamsar bir tabloyla karşılıyoruz. Partiler üzeri bir söylem ve toplumsal uzlaşma son derece mühim,” dedi.
Toplantının açılışını Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz, sunumunu Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik, moderasyonunu Fatma Akdokur, raporun değerlendirmesini ise; KONDA Araştırma Müdürü Bekir Ağırdır yaptı.
“En çatışmalı dönemlerde bile çözüm sürecine dair desteğin yüzde 30’ların altına düşmediğini” belirten Ağırdır, “Liderlerin retorikleri toplum üzerinde çok etkili ve doğrudan toplumun görüşlerini etkiliyor. Türkiye’de 40 yıldan fazladır devam eden bu sorunun çözümü için ikna edilmesi gerekilen yüzde 55′lik bir kesim var” dedi.
Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik’in sunduğu raporda öne çıkan veriler şöyle:

* Toplumun yüzde 35’i hâlâ toplumsal barış imkânını görüyor, bu umudu besliyor.
* KONDA’nın Ocak 2020’de yaptığı araştırmada yöneltiği “Türkiye’nin en öncelikli sorunu hangileridir?” sorusuna Türkiye’nin sadece yüzde 12’si “Kürt sorunu” diyor.
* Kürt sorununun kökenine verilen yanıtlarda “Güneydoğu ve Kürt sorunu Kürtlerin ayrı bir devlet kurmak istemesinden kaynaklanıyor” diyenlerin oranı yüzde 45.
* Kürt sorununu çözmek için ne yapılmalı sorusuna toplum iki farklı yanıt veriyor: Biri güvenlik, diğeri demokrasi eksenli.
* CHP’li seçmen güvenlik odaklı çözüm konusunda bölünüyor. Bu kesimin Barış Süreci konusunda sanıldığından daha ılımlı olduğu ama demokratik haklar konusunda daha çok bilgilendirilmesi gerçeği ortaya çıkıyor.
*Kendini Türk olarak tanımlayanların yüzde 58’i Türkiye’nin “bölünmesinden” korkuyor.
* Türkiye’deki çatışma ekseni sadece Türk-Kürt fay hattıyla sınırlı değil. Alevi-Sünni, AKP seçmeni-karşıtları arasında da toplumsal kutuplaşma gözlemleniyor.
* Anadilde eğitime karşı olanların oranında artış var. 2010’da toplumun yüzde 30’dan fazlası Kürtlerin anadilde eğitim hakkını desteklerken, bu oran 2020’ye gelindiğinde yüzde 20’lere düşüyor.
* AKP seçmeninin anadilde eğitime verdiği destek, CHP seçmeninden fazla. AKP seçmenlerinin yüzde 43’ü anadilde eğitim hakkını desteklerken CHP seçmeninin yüzde 36’sı destekliyor.
* Kayyım atamalarının demokrasiye aykırı olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 63. Onaylayanların oranı yüzde 20 civarında kalırken, kayyım atamalarını en fazla onaylayan seçmen yüzde 30 ile MHP seçmeni. En düşük oran ise CHP (yüzde 9).
“Kürt sorununun çözümüne kim katkı sağlar?” sorusuna ise HDP seçmeninin yüzde 62’si Kürtlerin siyasi temsilcileri, CHP’ye oy verenlerin yüzde 50’si TBMM’nin oluşturacağı komisyon, AKP seçmeninin yüzde 61’i Cumhurbaşkanlığı, MHP’lilerin yüzde 50’si Cumhurbaşkanlığı, İYİ Partili seçmenin yüzde 44’ü TBMM’nin oluşturacağı komisyon yanıtını verdi.
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.