ODTÜ Medya ve Kültürel Çalışmalar yüksek lisans öğrencisi Ece Balekoğlu Vesaire’deki yazısında, genç seçmenler açısından bu seçimlerde sosyal medyanın etkisini irdeliyor:
“Gençler kısacık videolarda onları neyin beklediğini duymayı beklerken siyasetin doğası buna izin vermiyor. Hal böyle olunca, ilk kez oy verecek seçmenler bir gün YouTube’da Barış Atay’a hak verip ertesi gün TikTok’ta Muharrem İnce’ye ikna olabiliyorlar.”

Ece Balekoğlu / Vesaire
Seçim gündemi hayatımızın ortasına yerinden kalkmayacak biçimde oturdu, kendisi dışındaki her şeyi sessizleştirdi, altından belki de yıllarca kalkamayacağımız yükleri sırtımıza gizlice bindirdi. Sosyal medya paylaşımlarından aile ziyaretlerindeki veya arkadaş buluşmalarındaki sohbetlere kadar her yerde bu seçimin önceki seçimlerden farklı olduğunu söyleyip duruyoruz. Siyasetle ilişkisi sandığa atılan oylarla sınırlanmış bir halk için seçimler gerçekten de sanki idam kararını bekleyen hükümlünün davasının son celsesi gibi. Üstelik bu kez taraflar hiç olmadığı kadar kalabalık, birbirlerinden simsiyah bir çizgiyle ayrılmış durumdalar. Ha, bir de tabii, Muharrem İnce var.
Bu, Muharrem İnce’yi veya ürettiği siyasetsizliği ayrıntılarıyla eleştiriye açan, tartışan bir yazı değil. Muharrem İnce, çoğumuz gibi benim için de yok hükmünde sayılır. Ancak bir iletişimci olarak, İnce’nin özellikle Z kuşağında hasbelkader yarattığı sınırlı heyecanın arkasındaki sebepleri irdelemek niyetindeyim. Çünkü televizyondaki tartışma programları yerini Oğuzhan Uğur moderatörlüğündeki Mevzular Açık Mikrofon’a bırakmış ve reklam panolarındaki bol keseden seçim vaatleri TikTok kurgularına dönüşmüşken, bu seçim yalnızca önemi açısından değil propaganda yarışı açısından da diğerlerinden farklı görünüyor.
Her fırsatta tekrarladığımız üzere, hepimizin dikkat eşiği korkunç derecede düşmüş durumda. Sürekli farklı uyaranlara maruz kalarak yetişen ve ilk oyunu bu seçimde kullanacak gençler için bu mesele daha da kritik bir hal alıyor. Bırakın uzun bir yazıyı okumayı, artık film bile izleyememekten, hızlandırılmamış şarkılardan sıkılmaktan, derinlikli bir sohbeti sürdürememekten yakınıp duruyorlar. Haliyle siyasilerin dakikalar süren, yavaşça dillendirilen açıklamalarını ya da algılayamayacakları kadar karmaşıklaşan, başı sonu belirsiz vaatlerini dinlemeye mecalleri yok. Gençler 10 saniye ve 5 kelimede onları neyin beklediğini duymayı beklerken siyasetin doğası buna izin vermiyor. Hal böyle olunca, bu yaş grubundaki seçmenler bir gün YouTube’da Barış Atay’a hak verip ertesi gün TikTok’ta Muharrem İnce’ye ikna olabiliyorlar.
Bu, elbette partilerin iletişim danışmanları için de zorlayıcı bir durum. Ulaşmayı hedefledikleri bu genç kitle hem seçmen hem de yurttaş olarak belki de seçimin en kritik muhatabı ve üzerine düşülmesi gereken bir grup. Öte yandan, onlar için üretilen sosyal medya içeriklerinde şakanın ve heyecanın dozunu kaçırıp siyasetsizliği örgütlemek de bu meseleye verilebilecek en kötü cevap. Seçmeni müşteri, ideolojiyi iletişim, stratejiyi reklam yerine koyup yalnızca ilgi çekmeye çalışan apolitikliğin en absürt örneklerinden biri de Muharrem İnce. İnce örneği önemli, çünkü gerçekten de ortada elle tutulur bir vaat yok, plan yok, kadro yok, tavır yok, miting yok, kitle yok, en önemlisi barajı yıkabilecek düzeyde bir oy oranı yok, ama dans var. Dans ve seçimi ikinci tura bırakma gayreti.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Vesaire.org