İsviçre’de kadınlar “Biz bu koşulları normal bulmuyoruz,” diyerek 14 Haziran’da grevde. İsviçre’de araştırmalara göre kadınlar, çalıştıkları işte 15:24’ten sonraki saatler için eşit ücret alamadıklarından, grevin başlama saati 15:24 olarak belirlendi.
İsviçre’de kadınlar aynı işte çalıştıkları erkeklerle eşit maaş almak talebiyle 14 Haziran günü ülke genelinde etkinlik ve protesto gösterileri düzenleyecek. Gösterilere eşit işe eşit ücret isteyen on binlerce kadının katılması bekleniyor.
Daat 15:24’te gerçekleşecek eylemin içinde bulunduğumuz yılın en büyük politik olaylarından biri olacağı öngörülüyor.
Bu kadınların İsviçre’de eşit ücret için ilk başkaldırısı değil, ülkede ilk grev ‘kadın erkek eşitsizliği’ni protesto etmek için 14 Haziran 1991’de gerçekleşti ve 500 bini aşkın kadın greve katıldı.
Zürih Kadın Grev Kolektifi Manifestosu 1991 yılında gerçekleşen grevi referans alarak 14 Haziran tarihinde başlatacakları grev için “Yüksek sesli ve laubali, hiddetli ve umutluyuz. Neden? Çünkü biz çokçayız. Çünkü biz yapmazsak bunu kimse bizim için yapmaz” ifadelerine yer veriyor.
Kadınların greve destek ve katılım için farklı seçenekler sunuluyor. Bunlar arasında iş bırakmak, mesai sırasında daha uzun molalar vermek, evde bir günlüğüne yemek pişirmemek ve temizlik yapmamak, pencerelerine bayrak veya süpürge asmak gibi seçenekler var.
Organizatörler, birçok kentte protesto yürüyüşleri planlarken, başkent Bern’de bulunan parlamento binasının önünde yerel saatle 18:30’da büyük bir gösteri gerçekleştirecekler. Protestolara destek için bazı firmalar kadın çalışanlarının işten erken çıkaracaklarını duyurdu. İsviçre’nin batısında ise protestolara katılacağını bildiren öğretmenlerin sayısının fazlalığı nedeniyle, derslerin iptal olma olasılığı gündeme geldi.
Kadınlar ne için grevde?
Protestolara katılan kadınlar, başta erkeklerle eşit iş için eşit maaş almayı, “Cinsiyetçilik, eşitsizlik ve kadına karşı şiddete hayır” diyerek, iş ve aile hayatı için denge sağlanmasını ve daha iyi emeklilik koşulları talep ediyor. İşçi sendikalarının talepleri arasında ise çalışma saatleriyle ilgili daha iyi çözümler bulunması var.
“Bu manifesto daha tamamlanmamıştır” diye belirten kadınların, manifestosu özetle şöyle:
“Bir kadının, oturum hakkını güvende tutabilmesi için evdeki şiddete katlanması normal mi? İsviçre’de cinsel saldırıya maruz kalan mağdurların sadece yüzde 20’sinin suç duyurusunda bulunabilmesi normal mi? Kadınların aynı emek gücü için erkeklerden daha az maaş alması normal mi?
“Emek gücünün ücretli ve ücretsiz olarak ikiye ayrılması ve ücretsiz emeğin özelikle kadınlar tarafından üretilmesi (Ev ve bakım işleri, yeniden üretim) normal mi?
“Engeli kadınlar için engelsiz muayenehaneler bulamaması normal mi?”
” Biz bu koşulları normal bulmuyoruz. Grevdeyiz!”
“Biz bu koşulları normal bulmuyoruz. 14 Haziran’da grevdeyiz. Bizler gerici tepkilere ve yaşamla alay eden ‘normalliğe’ tahammül etmiyoruz. Bizler bu sistemin yarattığı farklı ve çeşitli baskıların bilincindeyiz. Bundan dolayı bizim feminizm anlayışımız çok çeşitli ve bu çeşitlilik ise bizim gücümüz. Derinden değişimin zamanı geldi. Bu değişim sürecini hızlandırabilmek için bir gün boyunca iş bırakıyor ve ‘normal’ işleyiş ritüellerimizi reddediyoruz. Grevdeyiz!
“Aynı 1991’de yaptığımız gibi. Dünya çapındaki kız kardeşlerimizin yaptığı gibi. Feminist mücadelelerle dayanışma içerisinde 14 Haziran’da bu uluslararası harekete katılacağız. Bizim emeğimiz son derece değerli. Biz olmadan her şey durur.”
“Şu anda İsviçre’de bakım işlerinin sadece yüzde 10’u ücretlendirilmiş durumda. Geriye kalan yüzde 90’lık bakım işinin üçte ikisi kadınlar tarafından yerine getiriliyor.”
“Bizler kendimizi kurumsal ve gündelik hayat içerisindeki cinsiyetçiliğe ve ırkçılığa karşı savunuyoruz.”
“İstanbul Antlaşması’na hukuksal olarak bağlılık istiyoruz”
“Bizler İstanbul Antlaşması’na hukuksal olarak bağlılık istiyoruz. Bu antlaşma fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddete maruz kalmış kişilerin korunmasına ve faillerden hesap sorulmasını içeriyor. Cinsiyetçi şiddet toplum içerisinde daha fazla kabul edilmemelidir. Toplumun bakış açısının değişimi için, propaganda ve kampanyaların fonlara ihtiyacı var.”
“Hayır demek hayır demektir. Bizler şiddete maruz kalmış kişiler için hukuki koruma sağlanmasını ve hukuksal olarak cinsiyetçi şiddetin tanınmasını talep ediyoruz. Faillerin korunmasına son verilsin.”
Türkiyeli kadınlara da çağrıda bulundular
Cenevre’deki Albatros Kültür ve Dayanışma Merkezi`ndeki kadınlar da yaptıkları açıklamayla İsviçre’de yaşayan Türkiyeli göçmen kadınları 14 Haziran Kadın Grevi’ne katılmaya şu sözleriyle davet ettiler: “Bizler hem göçmen olduğumuz için, hem de kadın olduğumuz için iki kat sömürüye maruz kalıyoruz. Hem ucuz iş gücü olarak görülen göçmenler olarak, hem de erkek işçilere oranlara yüzde 20-30 daha az maaş alarak. Yerli-yabancı- göçmen ayrımı yapılmadan, tüm kadınlar 14 Haziran grevine katılmalıdır.”
Kaynak: Bianet, DW