Türkiye siyasetçilerin Kürt sorununun çözümü için beklenmedik açıklamalar yaptığı bir haftada kadınlar bu gelişmelere nasıl bakıyor? Ayşe Betül Çelik, Emine Uçak Erdoğan, Berrin Sönmez’in sürece ilişkin yorumlarını derleyerek kadınların süreci nasıl değerlendirdiğini derledik.

Kürt sorunu, zorunlu göç, toplumsal cinsiyet ve barış inşası, toplumsal kutuplaşma ve mutabakat gibi konularda çalışmalar yapan, Sabancı Üniversitesi’nde siyaset bilimi ve çatışma çözümü uzmanı olarak ders veren Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik Gazete Duvar’daki söyleşisinde “Türkler için Kürt sorunu Kürtlere oranla daha az öneme sahip olsa da daha önemli olarak görünen demokratikleşme, hukuk, dış politika gibi birçok sorunun temelinde yatmakta ya da o sorunları etkilemektedir. Yani hem bir kesim için bir sorun bitmemiştir, hem de tüm ülke için bu sorun birçok sorunun temelindedir ve onları olumsuz yönde etkilemektedir” dedi.
TOPLUMSALLAŞTIRILMAYAN BARIŞ SÜREÇLERİ BAŞARISIZLIĞA MAHKUM OLUR
Bizim 2009-2011 ve 2013-2015 döneminde yaşadığımız süreç yukarıdan aşağıya bir süreçti. Yukarıdan aşağıya kurulan barış süreçleri toplumda bir karşılık görmezse zaten bozulmaya mahkum. Toplumsallaştırılamayan barış süreçleri başarılı olamaz.
Yukarıdan aşağıya modeller olduğu gibi aşağıdan yukarıya modeller de var. Toplumun bir araya getirildiği, konuştuğu, önyargıların masaya koyulduğu, iyileşme, yakınlaştırma çalışmalarının yapıldığı model. İşte tüm bu aşamalarda toplumu ikna etmek ve destek almak açısından güçlü liderlik çok önemli. Ama sadece liderlerle sınırlı kalmamak da gerekli.
CHP’SİZ BİR BARIŞ DÜŞÜNÜLEMEZ
Ana muhalefet partisi CHP’nin bugün ve olası bir süreç içinde rolü ne olmalıdır?
CHP’yi çatışmanın tarafı olan ana aktör olarak tanımlamıyorsak bile CHP ana muhalefet partisi olarak önemli bir aktördür. Son yerel seçimlerde kazandığı güçle de özellikle barışın toplumsallaşması sürecinde etkili bir rol oynayabilecek bir aktördür. CHP’siz bir barış süreci tabii ki düşünülemez. Çünkü CHP’nin temsil ettiği toplumsal bir grup var.
Prof. Dr. Evren Balta ve Prof. Dr. Mehmet Gürses ile 2022’de Barış Vakfı için yazdığımız raporda da belirttiğimiz üzere barış meselesinde CHP seçmeni AK Parti ve MHP seçmeni kadar homojen bir seçmen değil. Ya da liderini o kadar takip eden bir seçmen değil. Çünkü CHP seçmeninin içerisinde ‘ulusalcı’ dediğimiz insanlar da var, ‘özgürlükçü sol’a yakın insanlar da var. Mesela ‘helalleşme’ gibi bir söz CHP içinde bir kesimi mutlu ederken bir kesimi mutsuz ediyor. Dolayısıyla CHP ikircikli ama kritik bir tabana sahip.
BARIŞ İÇİN CHP’NİN TABANININ İKNA EDİLMESİ GEREKİYOR
Barış için aslında tam da CHP’nin tabanının ikna edilmesi gerekiyor. O taban çok belirleyici ve bu yüzden CHP kadrolarına büyük iş düşüyor. Bir barış sürecine girilirse CHP kadrolarının da barış için çalışması gerekiyor.
Emine Uçak Erdoğan’ın Perspektif İnternet sitesinde yayınlanan Bizim de Umut Etme Hakkımız Olsun başlıklı yazısında Cumhur ittifakının çağrısının samimiyeti sorguluyor, sorumlulukları almaları gerektiğini söylüyor ve iktidarı demokratik adımlar atmaya davet ediyor.
Daha Eşit Kolaycılığından Vazgeçin
“Yeni bir süreç başlayacaksa, Cumhur İttifakı’nın taban ve tavanının memlekette yaşananların sorumluluğunu almama tutumundan, iktidar olmanın sağladığı konforla kendileri için her konuda başvurdukları “daha eşit” kolaycılığından vazgeçmeleri gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahçeli’nin açıklamalarına destek olarak değerlendirilen konuşmasında, “siyaset kurumu, Meclis, sivil toplum, basın, akademi”nin hep birlikte sürece katkı koymasından söz etti. Bu kurumların hepsinde söz söyleme, ifade hürriyeti, örgütlenme ve daha birçok hak sadece iktidar destekçilerine ait. Silahların susması ve barış için imza atan akademisyenlerin hayatlarının nasıl alt üst edildiğine tanıklık etmemizin üzerinden çok fazla zaman geçmedi. Uzun uzun yazmaya gerek yok aslında. “Etki Ajanlığı” olarak bilinen araştırmadan sivil toplum faaliyetlerine kadar birçok çalışmayı “devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme” başlığı ile değerlendirebilecek yeni bir suç tipini TCK’ya eklemek için Meclis’e verilen kanun teklifinin komisyondan geçtiğini, Açık Radyo’nun RTÜK tarafından geçtiğimiz hafta kapatıldığını hatırlatmak yeterli. Kendinize tanıdığınız geniş yetkileri olmasa da en azından ifade ve düşünce özgürlüğünü, hukuk önünde eşitliği, adaletin tecelli etme hakkını herkese tanıyın. Her fırsatta toplumu kutuplaştırmaktan vazgeçin. Rakiplerinizi miting kürsülerinden kurgu içeriklerle düşmanlaştırmayı “ama montaj ama değil” yorumlarıyla geçiştirmeyin. Yargıyı rakiplerinize, destekçiniz olmayanlara karşı sopa gibi kullanmaktan vazgeçin. “
Toplum Barışı Kendisi Kuracak
Feminist yazar Berrin Sönmez Duvar Gazetesi’ndeki yazısında şöyle diyor “Toplumsal barış koymuşsak adını, bilmeliyiz ki gerçekleştirecek olan da toplumdur. İktidarı barışa zorlayacak olan da yurttaşlar olarak biziz. İktidar siyasi ve toplumsal kutuplaşmadan nemalanma politikasından vazgeçmediğine göre toplum, barışını kendisi kuracak, hepsi bu.”
Kadınlar Barışı Örüyor
SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği olarak Barış İçin Kadın SES’i Projemizde de Barış ve Güvenlik konularını takip ediyoruz. 2022 yılında gerçekleştirdiğimiz podcast ve dokümanter videoların da içinde olduğu projede barışın toplumda kadınlar üzerinden nasıl örüldüğünün şahane kadın hikayeleri üzerinden anlatmıştık. Bu projemiz sırasında da bunu gördük ki toplum siyasilerin çok önünde samimi bir barışa siyasetten çok daha fazla hazır.
Siyasetin Barış Sorumluluğu
Çatışma çözümü, demokratikleşme konularında çalışan ve çeşitli sivil toplum örgütlerinde bu doğrultuda görevler alan akademisyen Esra Elmas Perspektif internet sitesinde yayınlanan makalesinde “Elbette demokrasi ve barış arasında yakın bir ilişki var ama demokrasi olmadan barış olsa da barış olmadan demokrasi olmuyor. Kısacası bu önemli günlerin tarihi bir sürece evirilebilmesi için siyasetin sorumluluk alması ve irade göstermesine ihtiyaç var. Zira bu hamleler hazırlıklı ve etkin bir stratejiye oturtulmazsa en büyük zararı yine barış fikri/ihtimali görecek, geleceğimizden çalmış olacağız. İhtiyaç duyulan bir diğer şey ise kendini Türk olarak tanımlayanların Türklüğün sorumluluğunu alması. ” diyor.
Kaynak:Duvar, Perspektif