Menzil Tarikati’nin eski üyesi, Türkiye’de mensubu en fazla olan ve bürokrasi, polis teşkilatı, jandarma ve sanat dünyası da dahil olmak üzere ülkenin pek çok kurumunda kadrolaşmaya devam eden tarikatin “karanlık dehlizlerini” anlatıyor.

Gazeteci Canan Kaya, 2012-2014 yılları arasında Menzil Tarikatı’na üye olan bir kadın ile röportaj gerçekleştirdi. Tarikatın karanlık dehlizlerini anlattığını ifade eden Kaya, röportaj sırasında ses değişikliği yapıldığını belirterek, “Firuze” olarak kodladıkları üyenin “kendi aralarında bir devlet kurduklarını” anlattığını ifade etti.
Menzil Tarikatı’nın eski üyesi ‘Firuze’nin hikâyesine göre; dönemin ünlü oyuncusu olduğu belirtilen erkek arkadaşı, dini arayış içinde olan Firuze’nin İslam dinine ilgisini fark etti ve onu tarikatle tanıştırdı.
Yenibosna’da bir adrese yönlendirildiğini ve orada işlenilen bütün günahlardan arınmak için tövbe seansı yapıldığını anlatan Firuze, sofi olmak için akşam 21:00, 00:00 arası yemek yememek, uyumadan önce dua etmek gibi belli ritüellerin yerine getirilmesi gerektiğini söyledi. “Gavs Hazretleri” olarak adlandırdıkları kişi geldiğinde kadınların çığlıklarından korktuğunu anlatan Firuze, bu tepkinin nedeni olarak o kişiyi görmenin nur getirdiğine inanmaları olduğunu ifade etti.
O dönemlerde sanat dünyasının içerisinde örgütlenme çabasına şahit olan Firuze, ”Elhamdülillah her yerdeyiz” denilerek, sağlık sektöründe de bazı yönelimlere şahit olduğunu dile getirdi. Sağlık Bakanlığı’nda ”ful kadro” şeklinde olmaktan mutluluk duyduklarını, turizm sektöründe de çalışmaların yapıldığını aktardı.
Firuze ayrıca farklı zamanlarda her defasında farklı kişi olmak üzere altı kez tarikat içinden biriyle evlendirilmek istendiğini belirtti.
“Kendi arasında bir devlet”
Kendisine 21 yaşında alnına sofi olacağı yazıldığı söylenen Firuze, bu konuda soru soramadığını, başka herhangi bir bilgi öğrenemediğini dile getirdi. Her şekilde “körü körüne” bir inancın var olduğuna dikkat çeken Firuze şöyle devam etti:
Firuze, Menzil Tarikati’nin Adıyaman’daki yerleşkesinin zorbalıkla alındığına ilişkin bir şeyler okuduğunu, bunu erkek arkadaşına sorduğunda ise, “Saçmalama, olamaz öyle şey. Elhamdülillah, Allah’ın bereketi’ dediğini aktardı: “Mantıklı düşünmeyecek, soru sormayacak, tamamen yüzde yüz itaat edeceksiniz. Bunu özellikle kadınlarda görmek beni çok ürpertti, aydınlanma sebeplerimden bir tanesi buydu. Kendi içlerinde ekonomi, siyaset, evlendirme imkanları vardı. Aslında dış dünyada olan her düzen o küçücük köyde var. Kendi arasında bir devlet. Ticari bir dünya ve çok büyük bir ayrımı var.”
“Ailesinin tepkisi beni şaşırtmadı”
“Yaşadıklarım bana o dönemlerde çok içten, samimi geliyordu ancak çok sinsice bir durum var. Oraya her gittiğinizde bakıyorsunuz ki toplum buna inanıyor, öncesinde ben de inanmıştım. Büyük bir boşluk, hayal kırıklığı ve bütün bunlarla yalnız kalıyorsunuz. Gördüklerim, yaşadıklarım korkunçtu. Özellikle çocuklar ve genç kızlar için, Abdulbaki için ben açıkçası çok üzüldüm. Ailesinin ‘olan oldu, şikâyetçi değiliz’ tepkisi beni şaşırtmadı, şaşırtmaması ise çok üzdü.”