İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun aşırı sağ koalisyonundaki ultra-Ortodoks üyeler, yalnızca erkeklerden oluşan dini mahkemelerinin yetkilerini genişletmek ve birçok kamusal alanda erkek ve kadınların bir arada bulunmalarını yasaklamak istiyor. Yasa önerileri, İsrail’de kadın hakları konusunda önemli gerilemelere neden olabilir.

Yasaya göre, İsrail’de toplu taşımada kadınların ve erkeklerin istediği şekilde oturma özgürlüğü bulunuyor. Ancak son zamanlarda süregelen tartışmalar, bir kural olarak kabul edilen bu özgürlüğün sallantıda olduğunu ortaya koyuyor.
Kamusal alanlarda cinsiyetlere göre ayrılma pratiği, toplumun bazı kesimleri tarafından benimsenirken, diğerleri ise bu uygulamaların yasal hakları ihlal ettiğini savunuyor. Bu durum, özgürlük ve eşitlik ilkeleri ile dini değerler arasında çatışma yaratıyor. Kadınlar ve erkekler arasındaki bu ayrımın yaygınlaşması, sadece toplu taşıma değil, sosyal yaşamın diğer alanlarını da etkileyebilecek bir durum oluşturuyor. Bu karmaşık mesele, yalnızca yasalarla değil, aynı zamanda toplumun kültürel ve etik değerleriyle de iç içe. Kadınlar ve erkekler arasındaki bu ayrımın yaygınlaşması, toplumun sosyal dokusunu zedeleyebilecek bir risk oluşturuyor. Bu yüzden İsrailli uzmanlar, yasa koyucular ve sivil toplumun bu konuda titizlikle çalışması gerektiğini vurguluyorlar.
Bu durum aynı zamanda, İsrail toplumunda, laik çoğunluk ile siyasi olarak güçlü ultra-Ortodoks Yahudiler arasında keskin bir ayrım yaratıyor. Bu ayrım, sosyal uyumu tehdit eder hale gelmeye başlamıştır. Uygulama, diğer İsrail bölgelerine de yayılmış durumda. Netanyahu’nun koalisyonun içinde aşırı sağcı ve ultra-Ortodoks partiler bulunuyor. Koalisyonun bazı önerileri arasında cinsiyetlere göre ayrı oturmanın bazı kamusal etkinliklerde yapılması ve tamamı erkeklerden oluşan hahambaşı mahkemelerinin yetkilerinin genişletilmesi yer alıyor.
İsrail’de kadın hakları konusunda yaşanan gerileme ve cinsiyet ayrımcılığı, son on yılda birçok alana sızmış durumda. Şimdi, koalisyonun ultra-Ortodoks ve aşırı sağ partilerinin talepleri, kadınlar için 1948 bağımsızlık bildirgesinde garanti edilen eşit hakların yüzünü radikal bir şekilde değiştirebilir. Bu değişim, sivil toplum örgütlerinin ve aktivistlerin dikkatli gözlemi altında. İsrail’in demokratik kimliği için de bir sorun oluşturan bu durum, uluslararası düzlemde de dikkat çekmeye devam ediyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2023’te yayınladığı en son toplumsal cinsiyet eşitsizliği raporunda, İsrail 146 ülke arasında 83. sıraya düştü. İsrail’in siyasi olarak güçlendirilmiş kadınlar konusunda sıralaması ise -Pakistan’ın hemen altında yer alacak şekilde – 96’ya düştü. Bu durum, uluslararası topluluk tarafından da büyük endişeyle karşılanmaktadır.
İsrail’de kadın hakları savunucuları, hükümetin, kadın haklarını ve toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleyen Yüksek Mahkeme’yi zayıflatma çabaları konusunda endişeli. Dini mahkemelerin gücünü genişletecek bir yasa teklifi, yalnızca erkeklerden oluşan bir sistemin gücünü artırmak yerine, daha adil ve eşitlikçi bir toplum yaratma doğrultusunda kaldırılması gerektiğine dair tartışmaları beraberinde getiriyor. Bu, kadın haklarına saygı gösteren bir devletin vazgeçilmez bir parçası olarak kabul edilebilir.
İsrail’de Kadın Hakları Dini Mahkemelerin İnsiyatifine Bırakılıyor
Kadınların statüsüne yönelik en son tehdit, koalisyon tarafından önerilen ve kararlarını Yahudi dini hukukuna dayandıran dini mahkemelerinin yetkilerini genişletecek bir yasa teklifi.
Ortodoks rabbani mahkemesi, İsrail’deki tüm Yahudilerin boşanması konusunda halihazırda yetkili ve yalnızca erkeklere evliliği resmi olarak sonlandırma yetkisi veriyor. Önerilen değişiklikler, erkeklere boşanmanın ekonomik yönleri üzerinde olası yetkileri vermesinin yanı sıra, tarafların rıza göstermesi durumunda mahkemelerin çalışma ya da sözleşme anlaşmazlıkları gibi sivil konulara da hakemlik yapmalarına da izin verebilir. Tasarıyı eleştirenler, rızanın her zaman özgürce verilmediğini belirtiyor.
Eğer yasama organı tasarıyı onaylarsa, bu durum zaten ön görüşmeyi geçmiş olan bir tasarı ile dini mahkemelerinin sivil konulara hakemlik yapma yetkilerini sınırlayan 2006 Yüksek Mahkeme kararını tersine çevirecek. Bu durum, özellikle kadın hakları konusunda daha hassas olan uluslararası topluluklar tarafından da kaygıyla karşılanıyor.
Daha yakın tarihteki başka bir öneride, dini mahkemelerinin bazı durumlarda çocuk desteğini belirlemesine de izin verebilmesi isteniyor. Bunu, Bar Ilan Üniversitesi’nde Kadınların Statüsünün Geliştirilmesi için Rackman Merkezi’nin kurucu direktörü Prof. Ruth Halperin-Kaddari, İsrail’de kadın hakları konusunda gelinen noktayı şöyle yorumluyor:
“Dini mahkemelerde yalnızca erkek yargıçların bulunduğunu vurgulamamız gerek. Liberal demokrasiler olarak kabul edilen, küresel kuzeyde başka hiçbir ülke, tamamen, tam anlamıyla erkek olan ve kadınları dışlayan bir sistem için resmi yetkiler vermiyor. Bunu ortadan kaldırmak yerine, İsrail tam tersi bir yönde ilerliyor ve onların gücünü genişletiyor.”
Kaynak: The New York Times