
Haftanın gündemini toplumsal cinsiyet perspektifiyle ele alan Yükselt SES’ini! Podcast’te bugün Mustafa Kemal Atatürk’ü anarken biz de, onu kadınlara tanıdığı haklar tarafından değil de yaptığı devrimlerin ve ilkelerinin toplumsal cinsiyet eşitliğini nasıl beslediği tarafından konuşuyoruz.
12 Kasım’da gerçekleşecek olan “Laiklik ve Özgürlük İçin Birlikte Yürüyelim” mitinginden de haber var, eşitlik ve adalet için muhtaç olduğumuz ve git gide daha çok hasretini çekmeye başladığımız laiklik için neden SES çıkarmamız gerektiğine de kafa yoracağız.
Yayınımıza dair yorum ve önerilerinizi bize SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu sosyal medya hesaplarından iletmeyi unutmayın!
Bölümü YouTube’da dinlemek için:
Yükselt SESini podcast’ten herkese merhaba. Ben Duygu İslamoğlu, SES Eşitlik Adalet Kadın Platformu ekibiyle hazırladığımız haftanın kadın gündemini sunmak üzere buradayım.
Önceki hafta Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladık, bugün de, bu 10 Kasım’da, Atatürk’ün aramızdan ayrılışının üzerinden tam 85 yıl geçmiş oldu. Bugün, Atatürk’ü Anma Günü, ulusal yas günümüz. Onu kaybettiğimize üzülürken, bize kazandırdıklarını hatırlamak ve onurlandırmak için de önemli bir gün.
Haftanın gündemini toplumsal cinsiyet perspektifiyle ele alan Yükselt SESini podcast’te, bugün Mustafa Kemal Atatürk’ü anarken biz de, onu hani hep anlatıldığı gibi kadınlara tanıdığı haklar tarafından değil de, yaptığı devrimlerin ve ilkelerinin toplumsal cinsiyet eşitliğini nasıl beslediği tarafından konuşacağız biraz.
12 Kasım’da gerçekleşecek olan “Laiklik ve Özgürlük İçin Birlikte Yürüyelim” mitinginden de haber vereceğiz, eşitlik ve adalet için muhtaç olduğumuz ve git gide daha çok hasretini çekmeye başladığımız laiklik için neden ses çıkarmamız gerektiğine de kafa yoracağız.
SES Eşitlik Adalet Kadın Platformu’nun hazırladığı Yükselt SESini podcast’tesiniz, haftanın kadın gündemini özetlemeye, bu hafta sonu gerçekleşecek bir yürüyüş ve miting haberiyle başlayalım.
Laiklik ve Özgürlük Yürüyüşü
Geçtiğimiz haftalarda H.K.G davasından bahsetmiştik, çok küçük yaşta bir tarikat yapısı içerisinde evlendirilen ve istismara uğrayan genç kadının davası nihayet sonuçlanmıştı ve davanın yakından takipçisi olan kadın örgütleri, bu davanın ardından 12 Kasım’da yapılacak “Laiklik ve Özgürlük İçin Birlikte Yürüyelim” mitingine çağrıda bulunmuştu.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan Fidan Ataselim, Yarın Gazetesi’nde yayınlanan yazısında tüm duruşmalarda orada olduklarını hatırlatarak şöyle yazmış: “Hesap soracağız, istismarı aklatmayacağız” diyorduk. H.K.G.’nin mücadelesi bizim mücadelemizle buluşunca o dava da artık tüm kız çocukları, tarikat-cemaatlerde geleceği karartılmış, umutsuzluğa kapılmış tüm genç kadınlar için bir sembol dava oldu.”
Bu sembol davanın ardından kadın örgütleri, özellikle laiklik vurgusu yaparak, toplanma çağrısı yapıyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim, “Laiklik ve Özgürlük İçin Kadın Yürüyüşü”nü, ArtıTV’de şöyle anlattı:
Bizler de SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği olarak orada olacağız, 12 Kasım’da biz de herkesi Kartal’da düzenlenecek “Laiklik ve Özgürlük İçin Kadın Yürüyüşü”ne bekliyoruz.
Kadın Örgütlerinin İtirazı
Haftanın önemli gelişmelerine bakarken, kadın hakları alanında yaşanan bir itirazla devam edelim. Geçtiğimiz günlerde, kadın örgütleri, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi tarafından finanse edilen “Aile Mahkemelerinin Etkinliğinin Artırılması” projesinde, kadınların deneyimlerinin dışlanmasına karşı çıkarak seslerini yükselttiler.
Ankara’da düzenlenen toplantıda, aile mahkemelerinde kadınlara yönelik adaletsizliklerin ve cinsiyet eşitsizliğinin nasıl ele alınacağı konuşuldu. Ancak toplantıya katılan kadın örgütleri, bu toplantının kadınların gerçek deneyimlerine ve bilgilerine dayanmadan yapıldığını, bu durumun da toplumsal cinsiyet eşitliğini zedeleyeceğini dile getirdi.
Kadın örgütlerinin yayınladığı ortak bildiride, kadınların hukuki süreçlerdeki haklarına odaklanan bu toplantıda, kadın örgütlerinin deneyimlerinin ve seslerinin yeterince temsil edilmediği belirtildi. Bu örgütler, toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda birinci elden deneyimlere sahip olmalarına rağmen, karar alma süreçlerinde aktif bir rol almadıklarını ve bu durumun, toplantıda ele alınan konulara kadın perspektifinin yeterince yansıtılmadığını vurguladılar.
Öğrenci Eylemleri
İstanbul’un kalbinde, Beyazıt Meydanı’nda, İstanbul Üniversitesi öğrencileri, Yükseköğretim Kurulu’nun 42’nci yılında bir araya geldi ve hem YÖK’e hem de KYK yurtlarındaki yaşam koşullarına tepkilerini dile getirdiler. “Yurtlarda KYK’ya, üniversitelerde YÖK’e rağmen yaşayacağız” diyen gençler, “Katil KYK” ve “YÖK kalkacak, kayyumlar gidecek” gibi dövizlerle seslerini duyurdular.
Birgün’ün aktardığına göre geçtiğimiz hafta da Edirne, Van, Diyarbakır, Bayburt, Aydın, Bilecik, Denizli ve Sivas’ta sokağa çıkan öğrenciler KYK yurtlarındaki koşulları protesto etmişlerdi.
Gençler, üniversitelerin ticarethane olmaması gerektiğini, eğitimin ve kampüslerin özgür düşünce alanları olması gerektiğini savunuyorlar. Önceki haftalarda Zeren Ertaş’ın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan asansör faciası, yurtlarda yaşanan zorlukları ve eksiklikleri daha da görünür hale getirmişti. Gençler seslerini bu sefer eğitim hakkı için yükselttiler.
10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü
Cumhuriyetimizin 100. yılı, Atatürk’ün aramızdan ayrılmasının ise 85. yılı demiştik. Bugün 10 Kasım ve biz her geçen yılda, onu andığımız her günde Mustafa Kemal Atatürk’ü daha da hasretle anmaya devam ediyoruz.
Atatürk’ü ve Türkiye adına yaptıklarını anarken, biz her zamanki toplumsal cinsiyet bakış açısını korumaya gayret ettik ve biraz düşündük; Atatürk ve feminizm dediğimizde, genellikle aklımıza Atatürk’ün kadınların insani haklarını kazanmasına yaptığı katkılar geliyor.
Biz SES Eşitlik Adalet Kadın Platformu olarak bu konuda kafa yorarken, kurucu başkanımız Gülseren Onanç da bizimleydi ve, konuyla ilgili düşündüklerimizi şöyle özetledi:
“29 Ekim’de Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını büyük bir coşkuyla, ama biraz da buruk kutladık. Zira 100 Yıl önce Atatürk’ün hayal ettiği Cumhuriyet’in gerçekleşmediğini görmek, özellikle bizim yıllardır mücadelesini verdiğimiz toplumsal cinsiyet eşitliğinin, kadın-erkek eşitliğinin henüz yerine gelmediğini görmek; laiklikte çok büyük gerilemeler olduğunu gözlemlemek, içimizde büyük bir burukluk ve endişe yaratıyordu ve bu buruklukla kutladık biz bu 29 Ekim’i.”
29 Ekim’de bir kısmı televizyonda gösterilen ve 3 Kasım’da da gösterime giren Atatürk 1881-1919 filmini duymuşsunuzdur. Mustafa Kemal Atatürk’ün asker olarak geçirdiği yıllardan ve yaşadıklarından kesitler aktaran filmde de dikkatimizi çekenler oldu:
“Geçen hafta vizyona giren Atatürk filminde de gördüğümüz Atatürk’ün kadınlarla olan ilişkisine baktığımız zaman, ne kadar eşitlikçi, ne kadar toplumsal cinsiyet eşitliğine önem veren, kadını hep toplum içerisinde eşit, önde tutmaya çalışan bir lider olduğunu yeniden gördük, yeniden hatırladık. Bu bizde Atatürk özlemini daha da canlandırdı.”
Atatürk’ün hikayeleri de bizim için değerli, biz bu hikayelerde onun örnek aldığımız tavrının, duruşunun da ipuçlarını buluyoruz. Gülseren Onanç, Atatürk hakkında izlediğimiz filmlerde gördüklerimizin yanı sıra, onu anlatan kitaplardan da örnekler verdi:
“Atatürk’ü çok iyi anlatan 2 tane kitaba refere ettim; bir tanesi sevgili kaybettiğimiz çok önemli tarihçi Zafer Toprak’ın Atatürk kitabı. Orada Atatürk’ü ve onun feminizm yaklaşımını şöyle anlatıyor, diyor ki, “kadınların seçimlere katılımı toplum için de yararlı olacaktı. Zira kadın erkeğin siyasi eğilimlerindeki çarpıklıkları düzeltebilirdi. Seçilince kadınlar sayesinde parlamentoya zarafet de gelirdi. Daha da ötesi, kadınlar her zaman barıştan yanaydılar, onlar sayesinde parlamentolarda barış anlayışı hükümdar olacaktı.” Yani aslında bugün savaş ortamında olan dünyaya eşitlikçi bir parlamento ile çare olabileceğini daha o günlerden gören vizyoner bir lider.
İpek Çalışlar’ın da Atatürk kitabında kadınları çok önemsediğine ilişkin çok vurgu var. Orada da karizmatik, yakışıklı, etkileyici olan Atatürk’ün kadınlara her zaman “saygıdeğer hanımlar” diyerek söze başladığının ve kadın davasının önemli bir savunucusu olduğunu her yerde vurguladığının da altı çizilmiş. Bütün bunlardan ve bugün geldiğimiz durumdan, bütün bunları karşılaştırdığımızda zaman şimdi içinde bulunduğumuz durum ve Atatürk’ün 100 yıl önce hayal ettiği Türkiye, o Türkiye’nin içindeki kadın erkek eşitliğini, kadınların her zaman erkeklerle yan yana, eşit biçiminde biçimde var olduğunu hayal ettiği bir Türkiye’ye henüz ulaşamadığımızı gördüğüm zaman gerçekten içimde bir hüzün oluşuyor. Ona olan özlemim artıyor. Bu 10 Kasım’da Atatürk’ü büyük özlem içinde anıyoruz.”
Gülseren Onanç
Ülkede anayasa değişiklikleri konuşuluyor, hukuka ve adalete baktığımızda yüreğimiz hopluyor. Haklarımız, yaşamlarımız, hak mücadelemiz için endişeliyiz. Ancak umutluyuz da.
Bu haftaki Yükselt SESini podcast’te veda ederken hatırlayalım, 12 Kasım’da kadın örgütlerinin katılımıyla “Laiklik ve Özgürlük” mitingi gerçekleşecek, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun davetini sizlerle paylaştık, biz de orada olacağız, sizleri de mutlaka, desteğinizle orda görmek isteriz. Bir arada olmak, dayanışmamızın gücünü görmek, bize her zaman iyi gelecek.
SES Eşitlik Adalet Kadın Platformu’nun hazırladığı haftanın kadın gündemini dinlediniz. Gülseren Onanç’ın sözleriyle programı kapatıyoruz, haftaya Cuma yeniden buluşmak üzere, hoşçakalın.
“Bu 10 Kasım’da Atatürk’ü büyük bir özlemle anarken olan bu sözü vermeyi kendimize bir borç biliyoruz. Atam, evet, senin hayal ettiğin laik, eşitlikçi, demokratik Cumhuriyeti henüz oluşturamadık. Ama emin ol bu yolda mücadelemizi devam ettireceğiz. Kadın erkek eşitliğini, insan haklarının üstünlüğünü, demokrasiyi savunacağız ve eninde sonunda senin hayal ettiğin demokratik Türkiye’yi, demokratik Cumhuriyet’i inşa edeceğiz.”