Kadın hak savunucusu hukukçu kadınlar, Narin’in ailesi olan Güran ailesinin devlet ile ilişkilerine dikkat çekerek gerçek suçlunun bulunup yargılanmasını talep ediyor. Devlet’in bölgedeki aileler üzerinden dayattığı erkek egemen, militer, feodal yaklaşımı sorguluyorlar. Narin olayının en temelinde yatan gerçek nedenleri daha iyi anlamamıza yardım ediyorlar.

8 Yaşındaki kız çocuğu Narin’in aile bireyleri tarafından katledilmesi, cesedinin yok edilmeye çalışılması ve yaşadığı köyün “suskunluğu” sürecini bütün Türkiye izliyor. Devletin jandarması, kolluk kuvvetleri, Adli tıp kurumu, yargısı hepsi günlerdir olayın altındaki sır perdesini aralamaya çalışıyor. Her geçen gün birileri tutuklanıp birileri salıveriliyor. Son rakam aileden 12 tutuklu. Süreçteki en yeni gelişme Adli tıp raporu; Narin’İn kaybolduğu gün boğularak öldürüldüğünü ortaya çıkardı. Uzayan bu süreç, başta davayı yakından takip eden kadın örgütleri olmak üzere herkesin “adaletin yerine gelmesi” talebini yükseltiyor.
İstanbul Barosu Avukatı Aylin Moralıoğlu “Yıllardır Kadın cinayetlerinde devletin etkin soruşturma yükümlülüğüne uymadığını , şüpheli ölüm diye kapatılan dosyalarda etkin soruştırmaların yapılmadığını söyledik. Narin Cinayeti pek çok şey gibi topluma bunu da açıkça gösterdi.” diyor.
Güran ailesinin siyasi ilişkilerinden dolayı üstüne gidilmediği ve devletin katliamın üstünü örteceğine ilişkin endişeler var.
Geçen hafta yayınladığımız Narin’i Öldüren Sistem yazımızda SES Eşitlik Adalet Kadın Platformu olarak “Aslında, Narin’i öldüren sistem ataerkil, patriyarkal sistemin bütünüdür.” diye yazmıştık. Bu hafta bu sistemin içinde yer alan Güran Ailesi ile Devlet ilişkisinin iki kadın hukukçu Eren Keskin ve Hülya Gülbahar tarafından yorumlanmasına yoğunlaştık.
İnsan hakları savunucusu, avukat Eren Keskin T24 internet sitesinde Cansu Çamlıbel ile yaptığı röportajda şöyle diyor “Devlete yakınsanız bu coğrafyada istediğiniz suçu işleyebilirsiniz, çünkü üstü örtülür”
Devlet, kadını eve kapatan, erkeğin egemenliğini son derece açık bir biçimde savunan feodal bir değer yargısını topluma dayatıyor
Bölgeyi yakından bilen avukat Eren Keskin, Narin olayının yaşandığı bölgede uzun yıllardır egemen olan erkek egemen, militer ve feodal yaklaşım olduğunu söylüyor ve orada “bir devlet aklı” olduğunun altını çiziyor. “Bu yaklaşımın son 10 yıldır devlet tarafından yoğun bir şekilde pompalandığını görüyoruz. Devlet, kadını eve kapatan, erkeğin egemenliğini son derece açık bir biçimde savunan feodal bir değer yargısını topluma dayatıyor.” diyor.
Devlet Güran Ailesine Güveniyor, Aile Devlete “Bizi Koruyun” Diyor
Güran ailesi ile devlet arasında güçlü bir ilişki olduğunu söyleyen Eren Keskin “Güran Ailesi çok güçlü ve devlet onlara güveniyor.” diyerek Narin’in ailesi ile devlet arasındaki yakın ilişkiye dikkat çekiyor. Kayıp ihbarını yapan amcanın katil şüphesi ile tutuklanana kadar bir hafta boyunca arama çalışmalarını ve jandarmayı yönettiğini söylüyor. Ailenin bir adli tıpçıdan görüş aldığını ve yaptığı yazılı açıklamayı yapmadan önce bazı milletvekillerinin ailenin yanında olduğunu iddia ediyor. Öte tarafta, Güran Ailesini de yaptığı yazılı açıklamada devlete ‘bizi koruyun’ dediğini söylüyor. Eren Keskin “suçu ya itirafçıya ya ağabeye yüklenecek. Amcayı kesinlikle buradan kurtaracaklar. Benim görüşüm bu yönde” diyor.
Devletin kullandığı dil ile kadına yönelik şiddet arasında da ilişkiye vurgu yapan Eren Keskin şöyle diyor “Devlet dili ne zaman ki sertleşiyor, ne zaman ki ötekileştirici bir dil yükseliyor, ülke genelinde kadına yönelik şiddet artıyor“. Eren Keskin İstanbul Sözleşmesi’nin önemine yeniden dikkat çekiyor.
Feminist Avukat Hülya Gülbahar: Yeni Yaşam internet sitesine verdiği röportajda Güran ailesi, iktidarın yaratmak istediği aile modeline birebir uyuyor. Devlet destekli bir aile olduğunu görüyoruz. ‘Bu aile bizim dostumuz’ denmesi devlet uzantılı bu ailenin devletin toplum içindeki ‘ajanları’ olduğuna işaret ediyor
Gülbahar “Sırtına Devlete Dayamış bir grup, Türkiye’yi Afganistan benzeri bir rejime doğru sürüklemek istiyor“
Hülya Gülbahar “Taliban ve IŞİD benzeri politikaları savunan, sırtını devlete dayamış, devletin bir parçasını yanına almış güçlü bir odak oluştu Türkiye’de. Ve bu odak Türkiye’yi Afganistan benzeri bir rejime doğru sürüklemek istiyor. Türkiye oraya doğru götürülebilir mi? Aslında Narin olayıyla bunun sınavlarından birini daha yaşıyoruz. AKP kontrolündeki devlet, yeni bir toplum yaratmak istiyor ve bu toplumun merkezine kendi ataerkil aile modelini kurmak istiyor. Bu model erkeğin reis olduğu, ailedeki kadınlar, çocuklar, hayvanlar, her şeye tek başına sahip olduğu mutlak bir erkek iktidarı. Toplumu ve devleti bu erkek üstünlükçü politikayla biçimlendirmek istiyor. Bu nedenle on yıllardır ‘Ailede, toplumda, devlette reis istemiyoruz’ sloganının altını çiziyoruz, çünkü hepsi birbirine bağlı. Dolayısıyla bugün AKP iktidarı, kadınların erkeklere yönelik herhangi bir itirazını, kendi iktidarına yapılan bir itiraz olarak görüyor, kadınların susturulması, itaat ettirilmesi için şiddet uygulayan erkekleri politik olarak teşvik ediyor. Şiddeti cezasız bırakması da bu nedenle.” diyor.
Güran ailesi, iktidarın yaratmak istediği aile modeline aslında birebir uyuyor.
Yıllardır hem feminist hem de hukukçu kimliği ile kadına yönelik şiddet ile mücadele vermiş deneyimli bir aktivist olan Hülya Gülbahar Narin olayındaki Aile – Devlet ilişkisi için şöyle diyor “Tavşantepe köyündeki Güran ailesi, iktidarın yaratmak istediği aile modeline aslında birebir uyuyor. Erkeklerin egemen olduğu, kararları erkeklerin verdiği, kadınların susturulduğu, konuşturulmadığı bir aile modeli bu. Narin olayında devletin müdahalesi meselesinde ne görüyoruz? Devlet destekli bir aile olduğunu görüyoruz. Galip Ensarioğlu’nun demecinde, o aile modelinin devlet nezdinde dost ilan edildiğini gördük. Bu aileyi devletin dost olarak işaret etmesi ciddi bir problem ama aynı zamanda aile konusundaki ideolojik tutumu da gösteriyor. Bu ailenin silahlı erkeklerden oluştuğu, bu silahların bir bölümünün devlet tarafından sağlandığı ya da göz yumulduğu iddiaları var. ‘Bu aile bizim dostumuz’ denmesi devlet uzantılı bu ailenin devletin toplum içindeki ‘ajanları’ olduğu gibi bir duruma da işaret ediyor. Yeri geldiğinde devletin eli-kolu, yeri geldiğinde medyası, yeri geldiğinde imamı olarak işlev görecek bir aile-toplum-devlet modeli ifşa ediliyor.Yani sadece ataerkil ailenin ifşası değil bu, devletin bir uzantısı olarak toplumda işlev görecek bir aile modeli bu. Anayasa’nın 41. Maddesi ‘Aile toplumun temelidir’ der. Toplumun temeli aileden, devletin temeli ve uzantısı aileye geldik. Bunu gördük Narin olayında”
Kaynak:T24, Yeni Yaşam İnternet siteleri