Time Magazine’in bu yılki dünyanın en etkili 100 ismi arasında yer alan Afgan kadın hakları aktivisti Mahbouba Seraj Taliban’ın bu kez kazanamayacağına inanıyor.
Fotoğraf: Asmaa Wahuih
Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesinden bu yana kadınların bu güne kadar kazandığı hakları kaybetmesi dahil ülkenin yaşadığı onca şeye rağmen, Mahbouba Seraj son derece umutlu.
Bunun nedeni, Seraj’ın Taliban’ın bu sefer kazanamayacağına inanması. Meydan okuyan bir gülümsemeyle kabul ettiği durum, şu anda korkunç derecede acımasız. Ülke ekonomisi çöküyor ve muazzam bir insani felaket kapıda.
Taliban’ın dönüşü, kız çocuklarının sadece 6. sınıfa kadar okula gittiği ve profesyonel kadınlara evde kalmalarının söylendiği, ayrımcı kuralların restorasyonu anlamına geliyor. Radikal islamcıların 1996-2001 yılları arasında iktidarda olduğu dönemde de benzer yasalar uygulanmıştı. Ancak 73 yaşındaki Seraj, bu sefer başaramayacaklarına inanıyor.
Taliban’ın zihniyeti aynı kalsa bile, ülkenin ve kadınlarının 20 yıl öncesinden çok farklı olduğunu söylüyor. “En önemlisi, Taliban’ın değişip değişmediği değil, Afganistan’ın değişip değişmediğidir. Biz kadınlar değiştik. Birileri kafamıza vurduğu için korkan insanlar değiliz biz. 18 milyonuz ve okula gitmiş bir sürü eğitimli insan, şimdi profesyonel olan bir sürü insan var. Bu insanlar burada ve burada kalacak. Hepsi değil – çünkü birçoğu ayrılıyor – ama bazılarımız kalıyor.”
“Tüm önyargıları bırakalım”
Seraj, NATO’nun ülkedeki yirmi yıllık mevcudiyeti döneminde kaydedilen ilerlemenin simgesi haline geldi. 1919’da Afganistan’ın bağımsızlığını kazanan Afgan kralı Amanullah Khan’ın yeğeni olan Seraj, 1978’de ülkeden kaçtı ve Afganistan Sovyet işgali, iç savaş ve ardından Taliban yönetimi boyunca 25 yılını New York’ta geçirdi. 2003 yılında geri döndüğünden beri, Taliban iktidarda değilken bile erkeklerin egemen olduğu Afganistan’ın siyasi süreçlerine kadınların dahil edilmesi yönündeki çalışmalara öncülük etti ve defalarca ülkesinin geleceğine ilişkin uluslararası konferanslara katıldı.
Time Magazine’in dünyanın en etkili 100 ismini içeren bu yılki listesinde iki Afgan yer aldı: ABD ile müzakereleri yürüten Molla Baradar ve Mahbouba Seraj. Molla Baradar görüşmeyi kabul ederse ona ne söyleyeceği sorulduğunda Seraj’ın cevabı şöyle oluyor: “Bana 15 dakika konuşma hakkı verseler, ‘Lütfen tüm önyargıları bırakalım’ derdim. Afganistan’a kadın ve erkek üzerinden değil, bir halk olarak yaklaşalım. Ve bu ülkenin hem erkekleri hem de kadınları için hayatı daha iyi hale getirmek için neler yapabileceğimize bir bakalım.”
“Gerçekleri söylemekten neden korkayım ki?”
Seraj görüşmenin gerçekleşip gerçekleşeceğinden emin değil. “Sorun da bu. Dinlemeye istekli olup olmadıklarını bilmiyorum.” Ancak Seraj, Taliban’a eninde sonunda kendisini ve diğer Afgan kadınları dinlemekten başka seçenek olmadığını söylüyor. Mesajı açık ve net: Nüfusunun yarısını eğitimden ve iş gücünden mahrum bırakılırken ülke gelişemez. Ülkedeki krizlerin ölçeğine rağmen –Dünya Gıda Programı, durumun hızla kötüleşmesiyle birlikte 14 milyon insanın “akut gıda güvensizliği” ile karşı karşıya olduğunu söylüyor– Seraj, uluslararası toplumun, Taliban en azından tüm kız çocuklarının okula dönmesine izin verene kadar doğrudan yardımı durdurmada haklı olduğunu da söylüyor.
Seraj konuştuğu için cezalandırılmaktan korkmadığını da sözlerine ekliyor: “Gerçekleri söylemekten neden korkayım ki? Bunları bir dağın tepesinden de haykırabilirim. Söylediklerimin teki bile yalan değil. Kimseyi hiçbir şeyle suçlamadım, kimse hakkında kötü bir şey söylemedim ve söylemeyi de planlamıyorum. Ama konuşmayı planlıyorum. Her zaman. Bir şeyler değişene kadar.”