
Azeen Ghorayshi / The New York Times
Son kırk yılda yaklaşık yedi milyon kişinin verilerini değerlendiren kapsamlı bir analize göre, trans bireylerin diğer gruplara kıyasla çok daha yüksek bir intihar riski taşıdığı görülüyor. Danimarka’da yapılan bu çalışma, transların ulusal intihar verilerini analiz eden dünyadaki ilk çalışma olarak dikkat çekiyor.
Araştırma bulgularında Danimarka genelindeki trans bireylerin intihar girişimlerinde ve intihar oranında, toplumun geri kalanına kıyasla 7.7 ve 3.5 kat daha yüksek bir oranla karşılaşıldı. Tüm gruplarda intihar oranları zaman içinde azalsa da, Danimarka’daki trans bireylerin – intihar ya da diğer nedenlerle – diğerlerinden daha genç yaşlarda öldüğü de ortaya çıktı.
Statens Serum Institut’den cinsel sağlık epidemiyolojisti ve yeni araştırmanın eş yazarı Dr. Morten Frisch, “Bu, tartışmasız büyük bir sorun ve kesinlikle üzerinde durulması gerekiyor” dedi.
Bulgular, Salı günü Amerikan Tıp Derneği Dergisi’nde yayınlandı ve ABD’de cinsellik ve cinsiyet kimliğini hedef alan, trans bireyler için tuvalet kullanımını ve cinsiyetle ilgili tıbbi bakımı sınırlayan yasaları yürürlüğe sokan Cumhuriyetçi yasa koyucuların müdahalelerinin bulunduğu bir siyasi ortamda daha da önemli bir veri sunmuş oldu.
İntihar hakkındaki tartışmalar ve çelişkiler
ABD’deki LGBTİ+lar üzerine yapılan çalışmalar, bu bireylerde yüksek oranda intihara yönelik düşünce ve girişimleri olduğunu göstermiş, bunun da intihar sonucu ölüm riskini yükselttiğini ortaya koymuştur. Ancak ölümlere ilişkin verilerin yetersiz oluşu, intihar riskinin ne ölçüde olduğu konusunda yoğun bir spekülasyon ve tartışmaya yol açıyor. Bazı Cumhuriyetçiler, trans bireyler arasında intiharların nadir olduğunu savunurken, bazı LGBTİ+ aktivistleri, yeni yasaların daha fazla genç trans bireyin intihar etmesine yol açabileceği konusunda uyarıyor.
New York City Üniversitesi’nde emeritus profesör olan ve iki on yıldır LGBTİ+ topluluğunda intihar risklerini inceleyen Ann Haas, “Yapılan yeni çalışmalar, bu gruplardaki intihar riskinin abartıldığını iddia eden bazı politik argümanlara da keskin bir yanıt sunuyor” dedi.
Veriler ve analizler
ABD gibi çoğu ülkede, ölüm belgelerinde bu bilgiler kaydedilmediği için kişilerin cinsel yönelimi veya cinsiyet kimliği hakkında bilgiye rastlanmıyor. Ancak Danimarka, tüm vatandaşları için merkezi bir veri deposuna sahip olduğu için araştırmacılar geniş çaplı ve kontrollü çalışmalar yapabiliyorlar.
Yeni raporun yazarları, hastane kayıtlarından ve yasal cinsiyet uyum operasyonu başvurularından verileri kullanarak Danimarka’da yaşayan yaklaşık 3,800 trans bireyi belirledi. Bu grubun neredeyse yüzde 43’ünde psikiyatrik bir teşhis vardı, bu oran trans olmayan grupta yüzde 7 olarak belirlendi.
Çalışma, 1980 ve 2021 yılları arasında trans grubunda 92 intihar girişimi ve 12 intihar ölümü tespit etti. Araştırmacılar, verilerin yakalayamadığı başka intiharlar olabileceğini, çünkü kayıtların kişinin cinsiyet kimliğini belirtmediğini söylediler. Çalışma ayrıca trans grubunda diğer intihar dışı ölümlerin oranının, trans olmayan gruba göre neredeyse iki kat olduğunu buldu.
ABD ve Danimarka’nın benzer intihar oranlarına sahip olduğu (tüm nüfusta 100 bin kişi başına 14) göz önüne alındığında, araştırmacılar bu çalışmanın bulgularının ABD’de de geçerli olabileceğini belirtiyor.
Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği’nde trans haklarına odaklanan bir iletişim stratejisti olan Gillian Branstetter, “Trans bireyler genellikle yoksullukla, ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyorlar, evsiz olma ihtimalleri daha yüksek, ülkemizin cezaevi sistemi ve çocuk koruma sisteminde aşırı oranda temsil ediliyorlar. Bu maddi eksiklik, yaşamlarında, erken ölümlere kadar çok ciddi sonuçlara yol açıyor” dedi.
Ancak araştırmacılar, hesaplanan oranlar hakkında çok geniş çıkarımlar yapılmasına karşı uyarıyor.
Araştırmacılar, araştırma araçlarına dayanarak, Danimarka nüfusunun yaklaşık olarak yüzde 0.06’sının trans olduğu sonucuna ulaştı. Buna karşılık, Kaliforniya Üniversitesi, Los Angeles’taki Williams Enstitüsü, anket verilerini kullanarak, ABD’de kendini trans olarak tanımlayan kişi sayısının bu rakamdan 10 kat daha fazla olduğunu tahmin ediyor. Araştırmacıların ifade ettiği üzere bu, Danimarka’daki birçok trans bireyin – ve özellikle kendini trans veya nonbinary olarak tanımlayan gençlerin sayısının verilerde yer almadığı ve belki de gerçek intihar oranının rapor edilenden farklı olduğu anlamına da gelebilir.
Cinsiyet, cinsellik ve bilim kesişimindeki konularda yazan Azeen Ghorayshi tarafından kaleme alınan bu yazı ilk olarak nytimes.com’da yayınlanmıştır.
Çeviri: Duygu İslamoğlu