Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim, tüm kadın örgütleri ve aktivistleri 12 Kasım 14:00’te Kartal Meydanı’nda gerçekleşecek “Laiklik ve Özgürlük için Kadın Yürüyüşü”ne çağırdı.
“Nafakanın sınırlandırılmasından tutun da, kadınları koruyan 6284’ün ayıklanmasına kadar, boşanma hakkımızın erkekler lehine düzenlenmesinden dinsel baskılarla hayatımıza karışılması anlamına gelecek kadar düzenlemeler yapılması riskleri ile karşı karşıyayız. Henüz geç olmadan bu nesnel gibi görünen kaderi değiştirmek mümkün.”

Fidan Ataselim / Yarın Gazetesi
H.K.G.’nin davası hepimizin davası oldu. Bir cemaat içerisinde gerçekleştirilmiş sözde evlilik. İstismara maruz bırakılmış bir çocuk. Başvurduğu kamu kurumlarınca yalnız bırakılmış bir kadın. Toplumdan gizlenen bir dava.
Hayatı dört bir yandan sarılmış olsa da H.K.G bir radyo programında yüzünü bile görmediği kimselerden duyduğu cümlelerle yaşadıklarını anlamlandırmıştı.
Bir radyo programından ışık olabilmek, “Bunları yapıyorsunuz da ne değişiyor ki?” diye soran karamsar yaklaşımlara iyi bir yanıt oldu. Peki ya sonra ne olmuş dendiğini duyar gibiyim. Çünkü bu karamsarlık aynı zamanda sonunu bilirim kibrini de getiriyor. O son tahmini hiç bitmiyor. O son ki mutlaka olumsuzluk ile sonuçlanacak olan son oluyor. İyi bir gelişmeyi asla son olarak görmeyen türden bir son beklentisi oluyor o. Neden böyle yaklaşım sergilendiğini kendimce irdeleyeceğim mutlaka ama önce sırasıyla hatırlayarak takip edelim.
Yani cemaat gibi kapalı bir topluluk içerisinde okula bile gönderilmeyen H.K.G.’ye hareketin sesi ulaşmış o da cesaretini toplayıp başvurusunu yapmış. Şikayetini gerçekleştirmiş. Bakanlık ilgileniyoruz diye açıklamalar yapmış olsa da bir dava bir türlü açılamamış.
Sonra başka bir ışık hüzmesi daha ulaşmış H.K.G.’nin hayatına. Timur Soykan haberini yapmış, ülke yaşananlardan haberdar olmuş, yıllardır açılamayan dava açılmış.
O sıralar karamsar kesim yine çalışıyordu. “Dava açılsa ne olur? Hiç ceza almazlar, bir yolunu bulurlar” idi iddia. İlk duruşmada Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneğimizin müdahillik başvurusu gibi birçok kurumun müdahilliği reddedilmiş dava gizli görülmeye başlanmıştı.
H.K.G.’ye ailesinin ve kamu kurumlarındaki yetkililerin yaşattıkları duyulduğu andan itibaren H.K.G.’ye kocaman bir fenerinin ışığı ulaştı: Yalnız değilsin dedi sesiyle bu sefer, asla yalnız yürümeyeceksin!
Duruşmalar boyunca ise artık o ışık ve ses bir koca bedene, maddi varlığa bürünmüştü. Kadın örgütleri kendi varlığı ve aklı ile duruşmayı izleyemese de kapının dışarısında oradaydı. Bizler tüm duruşmalarda oradaydık. Bu sefer “Hesap soracağız, istismarı aklatmayacağız” diyorduk. H.K.G.’nin mücadelesi bizim mücadelemizle buluşunca o dava da artık tüm kız çocukları, tarikat-cemaatlerde geleceği karartılmış, umutsuzluğa kapılmış tüm genç kadınlar için bir sembol dava oldu.
Adliyenin bir tarafında cemaatçiler “Bu bir iftiradır. Hocalarımız yalnız değil” diye gösteriler düzenliyordu. İstismarcıların avukatları süreci uzatmaya çalışsa da bir, iki, üç … dört kez en fazla erteyebilirdi duruşmaları. Eninde sonunda bir karar çıkacaktı. Çıktı.
İsmailağa Cemaatine bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel yani baba 20 yıl, Anne Fatma Gümüşel 16 yıl 8 ay, istismarcı mürit Kadir İstekli 30 yıl ceza aldı. Yine yukarıda bahsettiğim karamsarlığı malesef sürdürenler oldu. Bu kararı da beğenmedi, yeterli bulmadı.
Karar çıkmış olsa da yine son bu değildi o yaklaşıma göre, üst mahkemelerde bozulabilir azalabilirdi ceza. Sürecin takipçisi olup olması gereken için mücadele etmek ile olumlu hiç bir kazanımı görmeyip sürekli olumsuzlama hali arasında önemli bir ayrım söz konusu.
Bizim topraklarda malesef olumsuzlama, hiç beğenmeme, karamsarlık hali çok yaygın.
Bana göre bu karar çok olumludur.
Hatta koca bir kuşatmanın altında çıkan bu karar buzkıranımızdır. Kaskatı örgütlü karanlığı kırmıştır.
En gerici meclisle karşı karşıyayız. 6284’e saldıran Yeniden Refah Partisi mecliste. Bizi sahiplendirmekten bahseden Hüda-Par hakeza. Milli Eğitim bakanı kız okulları açılabilir diyor, nafakaya sınır mı koysak diyor aile bakanı. Diyanet işleri başkanı ise her kadın ve çocukla ilgili toplantının baş konuğu. Şimdi eğer bu gidişat bir kuşatma ise ki bunda kimse farklı düşünmüyor gördüğüm, o zaman bu karar da bu kuşatmayı kıran bir karar. Bu kararın olumlu etkisini sonra hiçbir olası olumsuz karar bile değiştiremeyecek.
