“Hiçbir şeyin gerçek olmadığı ve her şeyin gösteri olduğu” bir dünya yaratmayı hedefleyen dört milyarder, Peter Thiel, Elon Musk, Mark Zuckerberg ve Marc Andreessen, mevcut gerçekliği ve ekonomik sistemi çok daha kapalı, merkezi ve hesap verilemez alternatif ve otokratik bir gerçeklikle ikame etmeyi hedefliyorlar.

Jonathan Taplin / Vanity Fair
Büyük bir güce sahip dört milyarder, Peter Thiel, Elon Musk, Mark Zuckerberg ve Marc Andreessen, “hiçbir şeyin gerçek olmadığı ve her şeyin gösteri olduğu” bir dünya yaratıyorlar. Radikal gelir eşitsizliği, hakikat ötesi gerçeklik ve ikinci bir Amerikan İç Savaşı potansiyelinin baş gösterdiği bir yere nasıl geldiğimizi sorgulamak istiyorsak, tarihçi Timothy Snyder’ın deyimiyle “En göz alıcı gösteriyi, cüzdanı en kabarık olanlar izliyorsa”, bu dört kişiden başkasına bakmamıza gerek yok.
Elon Musk’ın büyükbabası Joshua Haldeman tarafından 1930’larda kurulan teknokrasi hareketinin etkisinden hareketle onlara Teknokratlar adını veriyorum. Teknokratlar, her birinin ötekinin şirketine yatırım yaptığı ya da yönetim kurulunda yer aldığı, Silikon Vadisi’nin birbirine kenetlenmiş bir tür yönetici kadrosunu oluşturuyor. Yarattıkları devasa dijital alan, kişisel bilgilerinizi kontrol ediyor; milyarlarca insanın nasıl yaşadığını, çalıştığını ve sevdiğini etkiliyor; ve çevrimiçi kaos tohumları ekiyor, mafya şiddetini kışkırtıyor ve hisse senedi taleplerini tetikliyor. Bu dört adam uzun zamandır teknolojik açıdan ilerici kahramanlar olarak görülüyor, ancak aslında teknoloji dünyasında daha büyük bir antidemokratik, otoriter dönüşümün parçası onlar. Statükoyu ve pazar lideri olarak konumlarını ya da neredeyse tekellerini ve milyarlarca dolarlık servetlerini daha yüksek vergilerden korumak için yatırım yapıyorlar. (“Rekabet enayiler içindir,” demişti Thiel bir keresinde).
Gerçekten de, ABD nüfusunun yüzde 80’i de dahil olmak üzere Facebook, Twitter, Threads, Instagram ve WhatsApp’taki milyarlarca kullanıcının çevrimiçi erişimini kontrol eden Amerikan oligarklarıdır. Dahası, dışarıdan bakıldığında, mevcut gerçekliğimizi -ve ne kadar kusurlu olsa da ekonomik sistemimizi- çok daha kapalı, merkezi ve hesap verilemez bir şeyle ikame etmekle daha fazla ilgileniyor gibi görünüyorlar.
Teknokratların ülkemiz için çizdikleri yolu tanımlamak için tekno-determinizm terimini kullanıyorum çünkü bize parlak bir gelecek sunacakları fikrini sattılar ve biz de bunu satın aldık. Ancak şu anda bize sattıkları gelecek -kripto servetler, insan ve bilgisayarın yapay zeka aracılığıyla birleşmesi, hayatlarımızı Metaverse’de ya da Mars’ta geçirme ihtimali- bir yalan. Snyder’dan bir kez daha alıntı yapacak olursak, Donald Trump “gerçeği inkar etmekten çok insanları alternatif bir gerçekliğe davet etmek için yalan söylediğini” göstermiştir. Bu tür bir el çabukluğu burada da geçerli. Bu adamların odaklandığı alternatif gerçeklik, yapay zekanın eninde sonunda var olan tüm işleri yapabileceği ve çok sayıda insanın toplum için yararsız hale getirilebileceği bir teknodeterminizm dünyası.
Teknokratlar, daha uç planlarından bazılarını finanse etmek için hükümetin kasasından nemalanmayı planladıkları gerçeğini gizlemiyorlar. Geleceğinize yönelik planları, yaklaşmakta olan bir distopyanın nihilizmiyle yüzleşmekten başka bir şey içermiyor. Vizyonlarını gerçekleştirmek için peşinde oldukları projelerden dördü, önümüzdeki yirmi yıl boyunca trilyonlarca dolarlık (çoğunlukla kamu) yatırım sermayesine ihtiyaç duyacak. Andreessen, Thiel ve Zuckerberg tarafından desteklenen ilk proje, sanal gerçeklik (VR) başlığıyla erişilen sanal bir dünya (Metaverse) olan Web3’tür ve vaat ettiği tüm faydalara rağmen, ücretsiz internet ağını, kripto paranın her kapıyı açtığı çevrimiçi bir eğlence parkına dönüştürebilir. İkinci proje ise kripto para biriminin desteklenmesi. İsrail’in en üst düzey risk sermayedarı Adam Fischer’in de belirttiği gibi, “Kripto, özgürlükçü siyasi ideolojiyle uyumlu bir yatırım fikri olmaktan çok, blok zinciri aracılığıyla insanların açgözlülüğünden yararlanan, özgürlükçü siyasi ideolojinin saldırgan bir türüdür.” Üçüncü proje ise Elon Musk’ın 10 trilyon dolarlık Mars’a insan gönderme hayalini desteklemek.
Ancak Teknokratların yaydığı tüm efsaneler arasında hiçbiri, Peter Thiel’in kalbinde yer eden “transhümanizm” fikri kadar zorlama değildir. Büyük Teknolojinin En Büyük Yalanı’nın ne olabileceğini anlamak için, bir gün insanların 160 yaşına kadar ya da daha fazla yaşamasına olanak tanıyabilecek “insan geliştirme teknolojileri” için Ar-Ge’ye odaklanan bu sosyal harekete derinlemesine bakmak gerekiyor. Henüz icat edilmemiş olan bu ömür uzatma sistemlerine erişimin inanılmaz derecede pahalı olacağını söylemeye gerek yok; dolayısıyla, bu plan çerçevesinde, ikinci yüzyıllarını yaşamaya muktedir olanlar muhtemelen sadece multimilyonerler olacaktır.
Bu dört proje – Metaverse, kripto, gezegenler arası kolonizasyon ve transhümanizm, yapay zekadan bahsetmiyorum bile – siyasi, ekonomik ve belki de en temelde ahlaki açıdan dünya için varoluşsal bir risktir. Ahlaki tehlike, dört projenin de transhümanizme doğru atılan ilk adımları temsil etmesinden kaynaklanmaktadır. Transhümanistler, teknolojik ve biyolojik gelişmelerin insanların birkaç ömür boyu yaşamasına, başka gezegenlere göç etmesine ve beyinlerimizi bilgisayarlarla birleştirerek bireysel bilinçlerimizin sonsuza kadar yaşamasına olanak tanıyacağına inanmaktadır. Web3, insanı teknolojik olarak güçlendirmenin ilk adımıdır. Mars’ta yaşamak kalıcı bir teknolojik güçlendirme gerektirecektir. Transhümanizm de de insan ve makinenin birleşerek yeni bir siborg türüne dönüşmesini öngörmektedir. Bu hareket, siyasi liberalizmin kalbinde yer alan “herkes için eşit haklar” fikrini ortadan kaldıracak bir harekettir. Bunun yerine, kişinin serveti gelecekteki beklentilerini belirleyecektir. Transhümanizm, filozof ve siyaset bilimci Francis Fukuyama’nın deyimiyle “dünyanın en tehlikeli fikri”dir.
Transhümanizm, teknokratlar tarafından yönetilen yapay zeka ve robotların işin çoğunu yapacağı ve nüfusun önemli bir kısmının evde oturup Metaverse’de fantastik bir hayat yaşayacağı, geniş bant faturanızı ve sanal olarak katıldığınız tüm konserler ve kulüpler için Metacoin mikro ödemelerinizi karşılayacak devlet tarafından ödenen kripto temel gelirle geçineceği bir gelecek öngörüyor. Bunun bir tür distopik fantezi olduğunu düşünen herkes, beş insan ve 5.000 robot tarafından işletilen depoları görmek için Amazon’un araştırma ve geliştirme tesisini ziyaret etmelidir.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.