Avukat Nazan Moroğlu, İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair 6284 sayılı kanun uyarınca kadınların adli yardım talebi ve koruma kararı taleplerine ilişkin 2019 yılı verileriyle hazırladığı raporu değerlendirdi.
Rapora göre İstanbul Barosu adli yardım (ücretsiz avukat) servisine 2019’da 13 bin 795 başvuru yapılmış. Bunun 2 bin 842’si doğrudan tedbir talebinde bulunmuş. 12 bin 101’inin ise bizzat kadınlar tarafından yapıldığını görülüyor.
Başvuruların yüzde 97’sinin tedbir ve koruma talebi kabul edilmiş. Aile mahkemelerinin yapılan başvuruları amacına uygun değerlendirdiği de görülüyor. Çünkü koruma kararı amacına uygun verilmediğinde kadın cinayetlerine yol açıyor.
Sözcü’ye konuşan İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği koordinatörü ve İstanbul Baro Başkan Yardımcısı avukat Nazan Moroğlu, bu raporun 6284 sayılı kanun ya da İstanbul Sözleşmesi aile bütünlüğünü olumsuz etkiliyor daha çok şiddete yol açıyor söyleminin doğru olmadığının kanıtı olduğunu söylüyor. “Bu kanunun getirdiği haklardan yararlanan kadınların verileri ortada. Adli yardıma başvurmuşlar ve koruma kararlarını aldırmışlar. Kadınlar haklarını öğrenip kullanırsa birey olduklarının farkında oluyorlar ve aile içinde de bunu yansıtıyorlar.
Raporun aynı zamanda kadınların en çok aile içinde şiddete uğradığını gösterdiğini söyleyen Moroğlu, kadınların yüzde 93 oranında aile içinde eşi, boşandığı eşi ya da ailede baba, kardeş gibi en yakınları tarafından şiddete uğradığını ifade ediyor: “Kararlı bir devlet politikasıyla ele alınması gerekiyor. 2000’li yıllarda yasalar eşitliğe uygun düzenlendi ancak erkek egemen zihniyet kadınların eşit haklara sahip olmasını hâlâ kabullenemiyor.”
Moroğlu’na göre, en büyük sorunlardan biri de sağlıklı verinin olmaması: “İstanbul Sözleşmesi denetim mekanizmasının Türkiye raporunda diyor ki; Türkiye’de veriler toplanmıyor. İhmal var. Her gün en az bir kadın öldürülüyor. Aile mahkemeleri koruma kararını veriyor kadın korumaya alınıyor. Ancak ne yazık ki önleyici tedbirler uygulanmıyor. Okul öncesi eğitimden başlarsak 10 yıl içinde müfredatta kadın erkek eşitliği, herkesin birey olması, çocuk hakları, insan hakları gibi konular verilirse şiddetten yavaş yavaş arınmış bir toplum yaratılabilir. Ama bu yapılmıyor. Sadece şiddet olaylarının peşinden koşuyoruz.”
Şiddetin ortaya çıkma nedenlerinden birinin ekonomik koşullar ve eğitim sorunu olduğunun altını çizen Moroğlu, çözüm önerisini şöyle anlatıyor: “Eğitime ulaşamamış kadınlar birey olduğunun farkına varamıyor. Bir ülke, kadını birey olarak görmeyen bir zihniyetle yönetilirse o zaman kanun olsa da hayata geçirmekte zorlanılıyor. Baktığınızda bir koordinasyon içinde birlikte mücadeleye ihtiyaç var. Önce eğitimde başlayacak bu. Türkiye’de kadınlarımızın yüzde 75’i en çok ilkokulu bitirmiş düzeyde. Hâlâ 1 milyon 800 bin kadın okuma yazma bilmiyor. 8 milyona yakını hiç okula gitmemiş ama okur yazarım diyor. Eğitim sorununun çözülmesi şart.”
Söyleşinin devamına buradan ulaşabilirsiniz.