New York Times’dan Lisa Lerer ve Sydney Ember, ABD Başkan Yardımcılığına seçilen ilk kadın olarak tarihe geçen Kamala Harris’in portresini ve onun hakkındaki görüşleri kaleme aldı.
Amerika Birleşik Devletleri’nde 3 Kasım’da gerçekleşen tarihi ve uzun bir seçim süreci sonunda Demokrat Parti’nin zaferi ile, otoriter, cinsiyetçi ve ötekileştirici başkan Donald Trump’un dört yıl daha başkanlığı sürdürmesini engellendi. Bu zafer, ABD’nin çeşitli şehirlerinde, kadın, LGBTQ, insan hakları ve ırksal adalet aktivistlerini de içeren binler tarafından kutlanıyor.
Bu zaferi önemli kılan özelliklerden biri de, ilk kadın başkan yardımcısı olacak Kamala Harris’in göreve gelecek olması. Bu tarihi anda, Kaliforniya’da Jamaikalı bir baba ve Hindistan kökenli bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Harris aynı zamanda ilk siyah ve Güney Asyalı kadın başkan yardımcısı olacak.
Lisa Lerer ve Sydney Ember, ABD merkezli New York Times gazetesinde bu anın öneminin altını çizerek Kamala Harris’in siyasi kariyerini ve onun hakkında yorumları ele alan bir yazı kaleme aldı.
Yazının öne çıkan başlıkları şöyle:
Kamala Harris’e çocukluğunun ilk günlerinden itibaren ırksal adalete giden yolun uzun olduğunun öğretildi.Harris, kampanyasında ondan önce gelenlerin, ebeveynlerinin ve göçmenlerin mücadelesinin yolunu açtığını söyledi. Büyük ölçüde siyah bir izleyici kitlesine şu sözleri sarf etti: “Evet kızkardeşlerim, bazen o odada yürürken bize benzeyen tek kişi biz olabiliriz. Ama hepimizin bildiği şey, o odalarda asla yalnız yürümeyeceğimiz – hepimiz o odadayız”.
Kamala Harris zafer konuşmasında “bu makamdaki ilk kadın olsam da sonuncusu olmayacağım – çünkü bu gece izleyen her küçük kız buranın bir olasılıklar ülkesi olduğunu görüyor” dedi.
I hope every little girl watching tonight sees that this is a country of possibilities. pic.twitter.com/E4GYfr2QoO
— Kamala Harris (@KamalaHarris) November 8, 2020
Ülke liderliğinde şimdiye kadar herhangi bir kadından daha yükseğe çıkmış olması, siyasi kariyerinin olağanüstü gelişiminin altını çiziyor. Eski San Francisco bölge savcısı ve California başsavcısı olarak görev yapan Harris, 2016’da Birleşik Devletler senatörü seçildiğinde, meclis tarihindeki ikinci siyah bu koltuğa gelen ikinci kadın oldu.
Harris, muhafazakârlardan ırkçı ve cinsiyetçi saldırılara maruz kaldı. Başkan Trump, ismini doğru telaffuz etmeyi reddetti ve başkan yardımcılığı tartışmasının ardından onu bir “canavar” olarak nitelendirerek dalga geçti. Bazı destekçileri için, Harris’in katlanmak zorunda olduğu ağır eleştiriler, deneyimlerinin ilişkilendirilebilir buldukları bir yöndü.
Harris’i on yıllardır tanıyan meslektaşı ve arkadaşı Senatör Cory Booker, bir röportajda, engelleri aşan siyah bir kadını her zaman kucaklamayan bir dünyada onun korumacılığının bir kısmının bir tür kendini koruma biçimi olduğunu söyledi. Booker, “sanki bu şeyler ruhunu etkilemiyormuş gibi hala bu zarafete sahip. Tüm kariyeri boyunca buna katlandı ve insanlara kalbine girmesine izni vermedi.” dedi.
Harris kendisini Beyaz Saray’a en net şekilde konumlanmış varis olarak buldu. Müttefikleri, Harris’in tarihteki yerinin son derece farkında olduğunu, çalışmalarının hem kendisinden önce gelen sivil haklar liderleriyle ve güçlendirmeyi umduğu nesillerle bağlantılı olduğunu düşünüyor. Partinin sol kanadında yükselen bir figür olan Pramila Jayapal, Harris’in yükselişinin Güney Asyalılar arasında derin bir gurur kaynağı olduğunu ve Amerikan kamu yaşamında ne kadar yükseğe tırmanabileceklerine dair hayal güçlerini genişlettiğini söyledi.
Önde gelen siyah ve ilerici akademisyen Kimberlé Crenshaw, Harris’in başkan yardımcılığına yükselişini takdir etti ve onu “cam tavanı kırdığı için kesinlikle gelecek olan fırtınaları atlatmak için iyi konumlanmış” olarak nitelendirdi.
Yazının tümüne New York Times’dan erişebilirsiniz.