Mor Çatı, Kadın Koalisyonu, EŞİK, KAGİDER ve SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nden yapılan açıklamalarda, Cumhurbaşkanlığı’nın “Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi” yönündeki kararına tepki gösterildi: “Şiddetsiz bir dünya mümkün! İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi reddediyoruz!”
İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacısı olan Türkiye, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzaladığı kararname ile sözleşmeden ayrıldı.
Kadın örgütleri birbiri ardına açıklama yayınlayarak, kararı kabul etmediklerini ifade etti.
Mor Çatı: İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi reddediyoruz!
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Türkiye’nin kadınlar için hayati öneme sahip İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı Kararı ile ayrılmasına yönelik yaptığı açıklamada, “Kadınlar olarak yıllardır verdiğimiz mücadeleyle elde ettiğimiz kazanımlardan da yaşamlarımız için sürdürdüğümüz mücadelemizden de birbirimizle dayanışma kurmaktan da vazgeçmiyoruz!” ifadelerini kullandı.
Açıklamanın tamamı şöyle:
“İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi reddediyoruz! Türkiye kadına yönelik erkek şiddetini önleme yükümlülüğünden geri adım atmış olsa da biz kadınlarla dayanışmamızı sürdürmeye ve birlikte güçlenmeye yıllardır olduğu gibi devam edeceğiz.
2011’de erkek şiddetini önlemek, failleri cezalandırmak, kadınları şiddetten korumak ve şiddete karşı desteklemek yükümlülüklerini üstlenerek sözleşmenin ilk imzacısı olup mecliste onaylayan Türkiye, bir gece yarısı cumhurbaşkanı kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi.
6284 sayılı Kanun’un da temel referansı olan İstanbul Sözleşmesi, şiddetin kaynağı olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çeker, bütünlüklü bir yaklaşımla kadınların desteklenmesini merkezine alır ve kadınların şiddetten korunmasının yanı sıra şiddetin önlenebilirliğine vurgu yapar. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek, uluslararası zeminde kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair verilen sözden dönülmesinin yanı sıra erkek şiddetiyle mücadelede devletin yükümlülüklerini tanımama ve kadınları şiddete mahkum etme anlamına gelmektedir.
Erkek şiddeti evrensel ve politiktir. Türkiye’de ve dünyanın her yerinde, kadına yönelik şiddetle mücadelenin yolu, hiçbir bahane ve ayrımcılığa yer bırakmadan şiddeti önleme, kadınları şiddete karşı koruma, failleri cezalandırma ve şiddete karşı bütünlüklü politikalar üretilmesiyle mümkün. Ülkelerin kültürleri ve gelenekleri kadına yönelik şiddetin bahanesi olamaz. Hiçbir değer kadınların can güvenliğinden ve devletin vatandaşlarını her koşulda koruma görevinden üstün olamaz. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılarak bütün bunlar hiçe sayılmıştır.
Kadına yönelik şiddetle mücadelede İstanbul Sözleşmesi’nin yok sayılmasına ve 6284 sayılı Kanun’un gerekliliklerinin yerine getirilmemesine yıllardır yakından tanıklık ediyoruz. Sonuçlarını kadınların hayatlarında görüyoruz. Devletin kendi kanunlarını uygulamaması sonucu şiddetin önlenememesinin faturası İstanbul Sözleşmesi’ne kesilmeye çalışılıyor. Her geçen yıl kadınların haklarına saldırılar el artırıyor. Kadınlar olarak İstanbul Sözleşmesi’nin değil feshini, tartışmaya açılmasını dahi reddediyor, devletin tüm kadınları, LGBTİ+’ları ve çocukları şiddetten koruma yükümlülüğünden vazgeçmesini kabul etmiyoruz!
Kadınlar olarak yıllardır verdiğimiz mücadeleyle elde ettiğimiz kazanımlardan da yaşamlarımız için sürdürdüğümüz mücadelemizden de birbirimizle dayanışma kurmaktan da vazgeçmiyoruz!”
Kadın Koalisyonu: Çekilme ilanı kadın katillerini, tacizcileri, tecavüzcüleri cesaretlendirecek
Kadın Koalisyonu’ndan yapılan açıklamada şöyle denildi:
“Kadın cinayeti olmadan, şiddete maruz kalmadan geçirdiğimiz tek bir gün bile yok! Bu cinayetleri ve şiddeti önlemek, katilleri cezasız bırakmamak için çaba gösterilmesini beklerken, bu gece Resmi Gazete’de yayınlanan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, kadınların hayatına bir karabasan gibi indi. İktidar İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı ile kadınları her türlü şiddete karşı korumaktan vazgeçtiğini ilan etti. Bu çekilme ilanın kadın katillerini, tacizcileri, tecavüzcüleri daha da cesaretlendireceği açıktır.
Ülke tarihinde ilk defa hem de, “imza törenine ev sahipliği yapmaktan ve ilk imzacısı olmaktan gurur duyulduğu” açıklanan bir insan hakları sözleşmesinden imza çekilmiştir. Bu çekilme kararı Anayasa’ya ve uluslararası insan hakları hukukuna aykırıdır. Karar, Anayasa’nın başlangıç ilkelerinin, değiştirilemez hükümlerinin ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin düzenlemelerin ihlalidir. Anayasa’nın 14. maddesine göre, insan haklarına aykırı faaliyetlerde bulunmak devletin yetkisini açıkça kötüye kullanımıdır.
Yasal güvencelerimize dokunsanız da, biz kadınlar hayatlarımız ve şiddetsiz bir dünya için mücadelemize devam edeceğiz. Kadınlar olarak dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklerimizinden vazgeçmeyeceğiz.
Şiddetsiz bir dünya mümkün! İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi reddediyoruz!
İstanbul Sözleşmesi Yaşatır, İstanbul Sözleşmesi’ni Yaşatacağız!”
EŞİK: Kadınların eşit ve özgür bir hayat sürmelerine karşı açılan bir savaşın simgesi
Eşitlik İçin Kadın Platformu, İstanbul Sözleşmesinin tartışmaya açılmasına karşı sözleşmenin uygulanması, denetlenmesi ve işlevini yerine getirmesi için Meclis’i göreve çağırdı.
İstanbul Sözleşmesi’nin denetleme organı olan Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu’nun (GREVIO) Türkiye hakkında hazırladığı raporun yerine getirilmediğini belirten EŞİK, raporun çevirisinin dahi yapılıp yayımlanmadığını aktardı.
“İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik karalama kampanyası, kadınların hayatına kasteden, eşit ve özgür bir hayat sürmelerine karşı açılan bir savaşın simgesidir. Bu karalama kampanyalarına son verilmesi konusunda, TBMM Başkanlığı’nı ve TBMM’yi göreve çağırıyoruz. Çünkü İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması konusunda TBMM’nin de sorumluluğu, politika oluşturucu ve denetleyici görevleri bulunmaktadır. Bu görev aynı zamanda “herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa’ya sadakatten ayrılmamayı” içeren milletvekili yemininin de bir gereğidir. İstanbul Sözleşmesi’nin bütüncül politikalar bağlamındaki 7. maddesi ve “İzlemede parlamentonun rolü” başlıklı 70. maddesi, Sözleşme’nin uygulanmasında parlamentonun önemini ortaya koymaktadır. Ayrıca 15 Ekim 2018 tarihli GREVIO Türkiye Raporu’nun son paragrafı da parlamentoyu Sözleşme’nin uygulanmasını denetime davet etmektedir.”
Taleplerini 5 madde de özetleyen EŞİK, yetkililere ve TBMM Başkanı Sayın Mustafa Şentop’a seslendi:
- Acilen, hala resmi çevirisi yapılmamış olan 15 Ekim 2018 tarihli GREVIO Türkiye Raporu’nun resmi çevirisini yaptırınız ve raporu tüm milletvekillerine ulaştırınız.
- Raporun hükümet, bakanlıklar ve yargı kurumları, ulusal ve yerel düzeyde ilgili tüm kamu kurumları, üniversiteler, yerel yönetimler, siyasi partiler, meslek örgütleri, medya, kadına yönelik şiddet alanında çalışan STK’lar ve diğer sivil toplum örgütleri ve tüm ilgili kesimlerle kapsamlı bir şekilde paylaşılmasını sağlayınız; kendi eylem planlarını ve geri bildirimlerini isteyiniz.
- Meclis’in ilk işlerinden biri olarak GREVIO Türkiye Raporu’nun TBMM’de görüşülmek üzere özel olarak gündeme alınmasını sağlayınız. İlgili kamu kurumları, üniversiteler, yerel yönetimler, siyasi partiler, meslek örgütleri, kadına yönelik şiddet alanında çalışan STK’ların görüş ve önerilerini alarak ve TBMM’deki tüm partileri sürece dahil ederek Türkiye’nin şiddetle mücadele konusundaki yol haritasının/eylem planının geniş katılımla çıkartılması için çalışınız.
- Kadına karşı şiddet ve İstanbul Sözleşmesi ile ilgili çalışmaları 1 Ekim 2020 tarihinden itibaren TBMM gündemine alınız. Meclis’in tüm çalışmalarında, İstanbul Sözleşmesi’nin gerektirdiği ilkeleri hayata geçirmeye özen gösteriniz.
- Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun 17 Eylül 2020 tarihli basın açıklamasında da talep edildiği gibi, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında, 25 Kasım günü TBMM’de özel bir oturum düzenleyerek kadına karşı şiddetin önlenmesi ve İstanbul Sözleşmesi’nin 70. maddesi gereği Sözleşme’nin uygulanması konusundaki parlamenter denetim görevinin yerine getirilmesini sağlayınız.
SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği: Gün İstanbul Sözleşmesi’ni savunma günüdür
SES Derneği’nin “Ya İstanbul Sözleşmesi Ya Ölüm!” başlıklı açıklaması:
Dün gece yarısı Cumhurbaşkanlığı eliyle bir ölüm fermanı imzalandı.
Cumhurbaşkanlığı bir kararname ile Türkiye Cumhuriyeti’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini duyurdu.
Bu hukuksuz kararnameyi tanımıyoruz ve kabul etmiyoruz.
Ama,
Bu kararname basit bir uluslararası sözleşme iptali duyurusu değildir.
Bu kararname;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik ve laik bir devlet olmaktan vazgeçtiğini Dünyaya ilan ettiği bir bildiridir.
Türkiye’nin radikal islam zihniyetine teslim edilmesidir.
Laikliğin üstüne kırmızı bir çizgi çekmektir.
Anayasanın ve yasaların yeniden yok sayılmasıdır.
Bir sonraki Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile başımıza ne geleceğini bilemediğimiz bir karanlığa yuvarlanmaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin rejim değişikliğinin ilanıdır.
Bu kararname;
Kız çocukların ve kadınların vahşi erkek şiddetine teslim etmektir
Kadınların ölüm fermanıdır
Kadın Katillerinin sırtının sıvazlanmasıdır
Bugün İstanbul Sözleşmesini savunmak günüdür;
İstanbul Sözleşmesini Savunmak;
Cumhuriyeti,
Demokrasiyi
Laikliği
Eşitliği
İnsan hak ve özgürlüklerini
Toplumsal cinsiyet eşitliğini
Yaşamı
Barışı
Savunmaktır.
Bugün bu değerleri savunan herkesin, kadın erkek hep birlikte, İstanbul Sözleşmesi’ni savunma günüdür.
Zira “Ya İstanbul Sözleşmesi Ya Ölüm” diyecek noktadayız.
KAGİDER: Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama mücadelesine zarar verecek
KAGIDER ise karar şöyle tepki gösterdi:
“Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER), Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin (İstanbul Sözleşmesi), 9 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Üçüncü Maddesi gereği Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesini büyük üzüntü ve şaşkınlık ile karşılamıştır.
Kadınlara yönelik şiddet ağır bir insanlık suçu ve ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması önündeki çok ciddi bir engeldir. Bu suçla etkin bir şekilde mücadele etmek devletin ve hepimizin görevidir. Ülkemizin geleceği ve dünyanın gelişmiş ülkeleri arasında hak ettiği yeri alması bu çabaların başarısına bağlıdır.
Ev içi şiddetin ve kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesine ve bunlarla mücadeleye ilişkin standartlar öngören İstanbul Sözleşmesi Avrupa ülkelerini hukuki olarak bağlayan ilk belge olma özelliğini taşımaktadır. Ne yazık ki bugüne dek etkin bir şekilde kullanılmayan bu sözleşmeden şimdi Türkiye çekilmiştir. Bu karar Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama mücadelesine zarar verecek ve kadınların şiddete karşı bugüne kadar kazandıkları yasal zeminde geriye doğru bir adım oluşturacaktır.
Kadın girişimciliğinin yaygınlaşmasını, kadının toplum içinde ve ekonomide güçlenmesini destekleyen ve şiddete karşı her zaman kadınların yanında olan KAGİDER’in alınan bu kararın düzeltilmesi konusunda yetkililere çağrısı vardır!
Karardan geri dönülmesi umudumuzu hala saklı tutmaktayız.”