Öznur Karakaş, Terrabayt’ta yayınlanan yazısında, Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) yeni araştırmasından yola çıkarak insanlığın doğaya verdiği zararın, bütün dünyada kadına yönelik şiddeti tetiklediğini anlatıyor.
Öznur Karakaş
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) yeni araştırması, iklim değişiminin kadınları cinsel şiddete karşı daha kırılgan bir hale getirdiğini gösteriyor. Kıtlık gibi iklim değişiminin yarattığı olumsuzluklar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddeti besliyor.
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’nin iki yılda hazırladığı rapor, iklim değişikliğinin kadınlara yönelik şiddete etkilerini inceleyen en geniş ve en kapsamlı araştırma.
IUCN’nin genel müdürü Grethel Aguilar, “Bu çalışma, insanlığın doğaya verdiği zararın, bütün dünyada kadına yönelik şiddeti tetiklediğini gösteriyor. Uzun zamandır gözden kaçan bir bağlantı bu. Bu çalışma, çevreye dönük zararın ve her türden toplumsal cinsiyet temelli şiddetin durdurulmasına yönelik adımların ne kadar acil olduğunu gösteriyor” diyor.
İklim Krizlerinde Kız Çocukları Zorla Evlendiriliyor
Raporda iklim felaketlerinin yol açtığı kıtlık ve açlık gibi durumlarda, kız çocuklarının zorla evlendirilme oranlarının arttığından bahsediliyor. Malawi bu durumun yaşandığı bölgelerden biri. Ntoya Sande, 13 yaşında sel sonucu toprağını kaybeden bir ailenin, bu durumla başa çıkmak için zorla evlendirdiği kız çocuklarından biri. Etiyopya ve Güney Sudan’da da kıtlık zamanlarında kız çocukları büyük baş hayvan karşılığı satılıyor.
Uluslararası Plan isimli STK’nın Asya bölgesel direktörü olan Juliana Schmucker, iklim krizlerinde çocuk evliliklerinin ve zorla evlendirmelerin ciddi oranda arttığına dikkat çekiyor.
Dünya çapında, aşağı yukarı 12 milyon kız çocuğunun artan doğal felaketler sonucu zorla evlendirildiği düşünülüyor. Ayrıca iklim temelli felaketlerin ücretli sekse zorlama amaçlı kadın ticaretini %20-30 oranında artırdığı görülüyor.
Doğal Kaynaklara Erişimin Azalması Cinsel Şiddet Riskini Artırıyor
Kaynakların, iklim değişikliği dolayısıyla tükenmesi de kadına yönelik şiddeti tetikliyor.
Oxfam’ın küresel toplumsal cinsiyet eşitsizliği raporunda da görüldüğü üzere, eve su taşımak genelde kadınların ve kız çocuklarının işi. Kendi bölgelerinde kuraklık dolayısıyla su kaynaklarının kuraması, kadınları su aramak için daha da uzaklara gitmeye zorluyor. Bu seyahatlerde kadınların cinsel şiddete maruz kalma riski artıyor. Ateş yakmak için odun toplamak da yine kadınların yaptığı işlerden biri. Ormanlık arazilerin azalmasının da bu yüzden benzer etkileri var.
Afrika kıyılarında yaşayan kadınlar, iklim krizi sonucunda okyanuslarda ve denizlerde balığın azalmasından olumsuz etkileniyor. Balıkçıların paranın yanı sıra artık seks de talep etmeye başladığından yakınıyorlar. IUCN’nin araştırmasına göre, Kenya’nın batısında bu sistem oldukça yaygınlaşmış durumda. Buna bir isim bile konmuş: Jaboya sistemi.
Kongo’da yasa dışı odun ve kömür ticareti cinsel sömürüyle bağlantılı, Kolombiya ve Peru’da ise yasa dışı madenler seks trafiğinin artmasıyla ilişkili.
Kadınların tarımsal üretimden sorumlu olduğu yerlerde, beklenmedik doğal felaketler ve iklim değişimleri, toplumsal yapıyı derinden etkiliyor, hasat elde edilemediğinde kadına yönelik şiddet, bilhassa ev içi şiddet artış gösteriyor.
Terrabayt.com’da yayınlanan yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.