Gülseren Onanç
Filistin’de doğan her kız çocuğunun yaşamı savaş korkusu altında geçecek bir direniştir. Atmış yılı aşkın bir süredir devam eden bir çatışmanın içinde doğan, annelerinin direnişini devam ettiren bu kadınlar, seslerinin dünya tarafından duyulmadığını düşünüyorlar, kendilerini yalnız hissediyorlar. SES Eşitlik Adalet Kadın Platformu’nda bu hafta Filistin’de direnen kadınların SES’ini sizlere duyurmak istiyoruz.
‘Filistin’in cesur kızı’ olarak tanınan Ahed Et-Temimi, kadın hakları savunucularını Filistinli kadınlara destek çıkmaya çağırıyor. Ahed’in serzenişi de var: “Başka bir yerde kadın şiddete maruz kalsa olağanüstü tepkiler verenler, bize yapılanları normal sayıyor” diyor.
Dün akşam imzalanan ateşkes anlaşması ile İsrail ile Filistin arasında 11 gündür devam eden çatışmada 232 Filistinli (64 çocuk, 39 kadın) ve 12 İsrailli yaşamını yitirdi, 1900 ün üzerinde yaralı var. Birleşmiş Milletler (BM), saldırılarda 38 binden fazla Filistinlinin yerinden edildiğini duyurdu.
Son çatışmanın kaynağında İsrail’in Doğu Kudüs’teki tarihi Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki 27 Filistinli aileyi göçe zorlaması yatıyor. Filistinliler, İsrail’in zorla yerinden edilme tehdidiyle karşı karşıya olan ailelere destek vermek amacıyla Şeyh Cerrah’ta uzun süredir gösteriler düzenliyor. Gösterilere, çok sayıda Filistinli kadın da destek veriyor.
Bunlardan bir tanesi aktivist Meryem Afifi. “Biz özgür vatandaşlar olarak yaşamak istiyoruz. Vatan da Filistin’dir ve biz Filistin’in var olduğunu ispat edeceğiz” diyor. Yerinden edilme tehdidiyle karşı karşıya kalan 27 Filistinli aileden birine mensup gazeteci Muna el-Kurd ise defalarca gözaltına alınmış dirençli bir kadın. “Filistin kadını her zaman direnişçidir” diyerek direnişin sembolü efsane gerilla kadını Leyla Halid’e selam çakıyor. Asale Kasım Ebu Hasna, işgale direnmenin bir varlık mücadelesi olduğunu ve annesinin rolünü şimdi kendisinin aldığını söylüyor. “Bu hayatı ben seçmedim, hayat beni seçti” diyor.
Orta Doğu coğrafyasına baktığımda İbni Haldun’un “Coğrafya Kaderdir” sözünü burası için söylediğini düşünürüm. Lübnanlı yazar Amin Maalouf, “Ortadoğu’da umudu her zaman umutsuzluk takip eder” diyor. Ben Ortadoğu’nun bu kaderini barışsever kadınların sivil toplum ve siyasette etkin görevlere gelerek değiştirebileceğine inanıyorum. Sadece Filistin’de değil İsrail’de de bu çatışmaların durmasını isteyen kadınların örgütlü mücadelesi ateşkes kararının alınmasında etkili oldu. İsrail hükümetine İki taraflı olarak kabul edilebilir bir siyasi anlaşmaya ulaşması için baskı yapmak üzere kurulan İsrailli ve Filistinli kadınların ortak barış örgütü “Women Wage Peace” sokak gösterileri düzenledi. “Umut” ve “Birlikte Geleceğe” yazılı pankartlar taşıyarak “Barış Zinciri” kuran kadınlar Yahudilerin ve Arapların birlikte yaşayabileceklerini söylüyor.
“Bu Yahudiler ve Araplar arasında bir savaş değil”
Bombardımana karşı çıkan Filistinli İsrail vatandaşlarının gerçekleştirdiği genel grevin örgütlenmesinde yer alan feminist aktivist ve Arap asıllı milletvekili Aida Touma-Sliman, Christiane Amanpour’un CNN International’deki programına katılarak İsrail içinden bir çığlığı yükseltti. Touma-Sliman, İsrail’in işgal ettiği bölgelerde yaşayan Filistinlilerin yerinden edilmesinin etnik temizlik olduğunu söylüyor. Çatışmanın Yahudiler ve Araplar arasında bir savaş olmadığını, Netanyahu’nun faşistlere yeşil ışık yakarak iç savaş provakasyonu yaptığını ve uluslararası toplumun harekete geçmesi gerektiğini söylüyor.
Bu çağrıya Demokrat Parti’den Temsilciler Meclisi üyesi olan Alexandria Ocasio-Cortez’den cevap geldi. Cortez partisinin başkanı Amerika başkanı Joe Biden’ın insan haklarına bağlılığını sorgulayarak İsrail’e baskı yapmak için daha fazla adım atmasını talep etti. ABD Birleşmiş Milletler’in ateşkes çağrısını veto edip, İsrail’e 735 milyon dolarlık silah satışını onaylamasını eleştiren Cortez, Bide’a “Filistinlilerin hayatta kalma hakkı var mı?” diye sordu.
Bu coğrafyanın çözümsüzlük üzerinden iktidarını sürdüren, çatışmalardan beslenen siyasetçilerini yakından biliyorum. Atmış yılı aşkın bir süredir, zulme direnen Filistinli kadınların acılarını yüreğimde hissediyorum.
Sevgili Ahed, Meryem, Muna, Asale, Aida SES’inizi duyuyorum, barışçıl ve şiddet içermeyen direnişinizin önünde saygıyla eğiliyorum. En kısa zamanda evinizde, mahallenizde, şehrinizde, topraklarınızda özgürce, korkmadan yaşamanızı diliyorum.
Ortadoğu’nun yüz yıllık kanayan yarasını sizin barışçıl mücadeleniz iyileştirebilir.
Ümidim sizde.