Oklahoma’da yaşayan yerli Amerikalı bir kadın, düşük yapmasının ardından “cinayet” gerekçesiyle mahkum edildi. Ama yalnız değildi. Son yıllarda ABD’de düşük yapan pek çok kadın “adam öldürmek”ten yargılanıyor.
Oklahomalı 21 yaşındaki Amerikan yerlisi Brittnet Poolaw, düşük yapmasının ardından “adam öldürmek” gerekçesiyle mahkum edildi. Ama yalnız değildi. Son yıllarda ABD’de düşük yapan pek çok kadın “adam öldürmek”ten yargılanıyor.
Brittney Poolaw, Ocak 2020’de bebeğini hastanede kaybettiğinde yaklaşık dört aylık hamileydi. Geçtiğimiz Ekim ayında, fetusun ölümüne neden olmaktan yargılanarak dört yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Poolaw’ın bebeğini kaybetmesi yetmezmiş gibi bir de yargılanarak hapse mahkum edilmesi, Margaret Atwood’un distopik romanı The Handmaid’s Tale ile benzeştirildi.
Poolaw’ın hikayesi buzdağının görünen kısmı
Aslında Poolaw, tedavi olmak için hastaneye geldiğinde hamileyken yasadışı uyuşturucu kullandığını itiraf etmişti. BBC’nin elde ettiği adli tıp raporu, fetusun karaciğerinde ve beyninde bir çeşit kimyasal uyarıcı madde olan metamfetamin izlerini buldu.
Her ne kadar hekim, gebeliğin sonlanmasında genetik anomali, plasenta yırtılması veya annenin metamfetamin kullanımının olabileceğini belirtse de fetus için net bir ölüm nedeni belirlemedi.
Ulusal Hamile Kadınlar Derneği (NAPW) yetkilisi Dana Sussman’a göre, Poolaw’ın hikayesi buzdağının sadece görünen kısmı. Nitekim Sussman, “Poolaw’ın davası insanların sandığı kadar nadir değil” değerlendirmesinde bulunuyor.
Son 15 yılda davalarda dramatik artış var
NAPW, ABD’deki hamile kadınlara yönelik tutuklama ve “zorla müdahale” vakalarını yakından izliyor. Ayrıca Poolaw’ın davasının temyizi sürecine de aktif destek oluyor.
NAPW verilerine göre, 1973-2020 yılları arasında toplam 1600 kadın düşük yapmasının ardından yargılanarak cezaevine gönderildi. Bu vakaların 1200’ü son 15 yılda yaşandı.
Bu tip davalar kapsamında tutuklanan hamile kadınların bir kısmı düştüğü ya da evde doğum yapmak zorunda kaldığı için bebeğini kaybetmişti. Ancak davaların çoğunluğunu uyuşturucu kullanımı nedeniyle düşük yapanlar oluşturuyor, ki bu da çoğu kez yerli Amerikalı veya göçmen kadınlarla özdeşleştiriliyor.
Sussman, ceza davalarının son yıllardaki patlayışının ardında ABD’nin “uyuşturucuya karşı savaşının” ve kişilik hareketinin kesiştiği noktada “benzersiz bir Amerikan olgusunun” bir parçası olduğunu öne sürüyor.
Yazının orijinaline erişmek için tıklayın.
Çeviren: Leman Meral Ünal
Kaynak: BBC