Gazeteci Mehveş Evin, Kısa Dalga için kaleme aldığı yazısında, dinin siyaset ve toplumsal hayatın merkezine yerleştirmeye çalışan iktidarın karşısında ‘Altılı Masa’nın benimsediği ‘dengeci’ politikayı eleştiriyor.
“Farklı kesimlerin ‘yaşam tarzını eşit olarak savunamaz haldeyseniz, şiraze kaçmış demektir.”

Saçmalık, rezillik, kötülük, delirten sıcaklarla harmanlanınca insan bu ülkede aklını iyice oynatacak gibi oluyor.
Ne kadar şerbetli olursanız olun, Sedat Peker’in süregiden yolsuzluk ifşaatı kadar Gülşen’in hapse atılması da “el insaf” dedirtiyor.
İyi ki de öyle. Yoksa herhalde öldük, ağlayanımız yok diyeceğiz.
Gülşen tahliye edildi- ev hapsinde tutulacakmış, aman ne büyük sevinç!
Sanki ev hapsi kabul edilebilir, çok normal bir şey…
Hayır efendim, bir kişinin şoke edici ifadeler kullanması dahi ifade özgürlüğünün kapsamındadır, yeter ki şiddete, suça çağrı olmasın.
Ama yok, ifade özgürlüğünü hangisi benimsemiş ki arkasında dursun?
Günlerdir “Gülşen olayı” nezdinde tek adam rejimi tartışılırken birkaç taş muhalefetin altılı masasına isabet etti.
“İmam Hatipleri biz kurduk! Haddini aşan espri” şeklindeki sözleri CHP yetkililerinin inanarak söylediklerini kabul edersek, hakikaten yandı gülüm keten helva.
Bu rejimin gideceğini, hukuk devletinin inşa edileceğini iddia eden bir muhalif partiden beklenen, ifade özgürlüğünün sadece bir kesim için değil, herkes için geçerli olduğunu, bir kişinin sözleri nedeniyle asla hapse atılamayacağının açıklanması, arkasında durulması.
Ama yine, yeniden ayağa bir takım halatlar dolandı. Aman muhafazakarları ürkütmeyelim!
Muhalefet durumun ciddiyetini kavrayamadı
İYİ Parti lideri Meral Akşener ve CHP sözcüsü Faik Öztrak’ın “gündem değiştirmeye çalışıyorlar” şeklindeki yorumları ise durumun ciddiyetini kavrayamadıklarını gösteriyor.
Doğrudur, medyaya, sosyal medyaya talimat veriyor, hatta Akşener’in iddia ettiği gibi kamuoyuna mal olmuş isimler hakkında arşiv hazırlıyorlar. Zamanı gelince hedefe kilitleniyor, tetiği çekiyorlar.
İyi de Gülşen’i tutuklama saçmalığıyla yoksulluk, ekonomik bunalım, gündemi unutulmaz, değişmez… Aksine, hukuksuzluğun, keyfi yönetimin bizi nerelere getirdiğini kanıtlar.
Yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık dosyalarıysa zaten üç beş medya kurumundan başka sadece sosyal medyada gündem oluyor.
Gülşen kadar popüler olmayan o kadar çok kişiye bunlar yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor ki… Ne gündem değişti, ne gidişat! Değişmeyen, 90’larda kakılıp kalmış siyaset anlayışı.
Neredeyse beş yıl olacak, Osman Kavala hiçbir suçu olmadığı halde tutuklu. Gezi davası defalarca düştü, tekrar açıldı. Sonunda sekiz masum insanın daha içeriye tıkılması da mı “gündem değiştirmek” için?
Daha beş gün önce Anayasa Mahkemesi, 18’er yıl alan Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ın başvurusunu “kabul edilemez” buldu.
Hukukun tekrar tekrar satırla doğranması, gündemi değiştirmek bir yana, gündeme bile gelemiyor!
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.